Hepimiz yaşamımızı devam ettirebilmek için ihtiyaçlarımızı karşılamak zorundayız, değil mi?
Örneğin acıktığımızda yemek yeriz, susadığımızda su içeriz, kendimizi yalnız hissettiğimizde arkadaşlarımızı veya ailemizden birilerini ararız...
İşte tüm bu ihtiyaçlarımızı karşılamak için yaptığımız eylemler bizi denge haline getirir. Eğer ihtiyaçlarımızı doğru bir şekilde belirleyemez ve bu ihtiyaçları karşılayamazsak da dengemizi kaybederiz. Herhangi bir
ihtiyacın ortaya çıkmadığı durumda ise, kişi, yani organizma denge halindedir.
Ve tabii organizmanın karşılanması gereken çok çeşitli ihtiyaçları olduğundan bu denge hali çok uzun sürmez ve bir ihtiyacın ortaya çıkması ile bu denge bozulur.
Örneğin acıktığımızda yemek yeriz, susadığımızda su içeriz, kendimizi yalnız hissettiğimizde arkadaşlarımızı veya ailemizden birilerini ararız...
Sağlıklı bir kişinin yapması gereken ihtiyaçlarını doğru olarak belirlemesi ve bu ihtiyaçları karşılamasıdır.
Neden ihtiyaçlar doğru olarak belirlenmelidir? Yada ihtiyaçlarımızın doğru olarak belirlenmesini engelleyen şeyler nelerdir?
Öncelikle şunu bilmemizde fayda var ki; olgun olmayan insan ihtiyaçlarını doğru belirlemekte zorluklar çekmektedir. Olgun olmayan insandan kastımız nedir? Çevresinin düşünceleri ve bakışları sebebiyle kendini bastıran, sürekli olarak birilerinin ilgisine, sevgisine ve onayına ihtiyacı olan insanlardır. Nasıl ki çocukluk dönemlerimizde sorumluluk almak gibi bir zorunluluğumuz yoksa, olgunlaştıkça da insanın sorumluluk almayı kabullenme isteğinin artması beklenmektedir. Olgun olmayan insanlar da bu şekilde sorumluluk almaktan kaçan kişilerdir.
Bunu birkaç örnek ile açıklamakta fayda var. Örneğin; eşinizle kavga ediyorsunuz ve bir anda kendinizi tutamayarak ona tokat atıyorsunuz. Bu durumda aslında siz kendisi ile yapıcı bir şekilde konuşmak yerine, ona tokat atmayı tercih etmiş oluyor ve bu durumun sorumluluğunu alıyor olmalısınız. Ama genellikle bizler ne yaparız? "Kendimi tutamadım, beni çok sinirlendirmişti, bir anda tokat atıverdim." deriz. Sanki ona o tokatı atan kişi siz değil de, bir başkasıymış gibi sorumluluğu üstünüze almaktan çekinirsiniz. Sorumluluk almaktan kaçınmak ve yaptığınız tercihlerin kendi seçiminiz olduğunu kabullenmemek (biraz komik gelecek kulağa) ancak hiç olgun bir davranış değildir.
Aynı şekilde hayatımızda hep hayalini kurduğumuz ancak yapamadığımız şeylerin sorumluluklarını başka kişilere yüklemek de bu şekilde bir davranıştır. Örneğin; "Her zaman bir sinema yıldızı olmak istemişimdir, ancak babam bir türlü konservatuara gitmeme izin vermedi." gibi. Aslında kişinin ihtiyacı olan belki de kafasında kurduğu hayalleri gerçekleştirebilmek, bunlar için çaba sarf etmektedir. Ancak dışarıdan gelen "babam ne der", "aç kalırım", "yapamam ki, sinema yıldızı olmak için ne yollardan geçmek gerek" düşünceleri kişinin bu ihtiyacını karşılamasını engeller ve ihtiyacın doyuma ulaşmaması sebebiyle de kişinin dengesi bozulur.
İşte bu noktada da, olgun olmayan kişilerin dengelerinin neden daha kolay bozulabileceğine geliyoruz. Çünkü olgun olmayan kişiler, ihtiyaçlarını doğru olarak belirleyememe eğilimine sahiptirler. Her an ihtiyaçları değişebilir. Ve tabii ki her ihtiyaç karşılanamayabilir. Bu durumda da kişinin kolaylıkla dengesi bozulabilir.
Bunun yanı sıra sağlıklı bir kişi kendisi için hangi yiyeceklerin,
kişilerin, durumların, uyarıcıların vb. besleyici, hangilerinin ise zehirleyici
olduğunu farkedebilir. Benim önerim ihtiyaçlarınızı şekillendirirken bunların sizi ne kadar besleyeceği veya zehirleyeceği konusunu da düşünmeniz olacaktır.
Tabii burada karşılaşılan bir diğer zorluk daha vardır. Bazı ihtiyaçlarımız; susadığımızı ve acıktığımızı farketmemiz gibi fiziksel ihtiyaçlar duygusal ihtiyaçlara nazaran daha kolay bir şekilde anlaşılabilir. Ancak bazı ihtiyaçların özellikle bazı kişiler tarafından keşfedilebilmesi daha zordur. Örneğin; hayattaki yaşam amacını, kendisini nelerin mutlu ettiğini, nelerin üzdüğünü, duygularının neler olduğunu kavrayamayan insanların duygusal ihtiyaçlarını keşfetmesi daha uzun bir çaba alabilmektedir. Bu şekilde itiraf edilemeyen ihtiyaçlarda insanın dengesini bozmasına sebep olabilmektedir.
Bunu da bir örnekle açıklamakta fayda var. Örneğin; ilişkisi kangren olmuş bir arkadaşınızla konuşuyorsunuz. Ve ona, "Sen Mehmet'e karşı ne hissediyorsun?" diye soruyorsunuz. Ve bir anda arkadaşınızdan "Yani çok iyi bir çocuk ama sanırım uyuşmuyoruz. Ailesi beni çok rahatsız ediyor, maddi durumu desen pek yerinde değil. İş hayatında benim bir erkekten beklediğim kadar hırslı değil. Sanırım bu iş bu şekilde ilerlemeyecek." diye bir yanıt alıyorsunuz... Peki siz ne sormuştunuz? "Sen Mehmet'e karşı ne hissediyorsun?". Ama aldığınız cevap ise hislerden tamamen farklı olarak kişinin düşüncelerini içeriyor. Bu örnek, duygularının farkında olmayan kişilerin genellikle "ne hissediyorsun?" sorusuna "ne düşündüklerini" söyleyerek cevap verdiklerini göstermektedir.
Bazı kişiler ve genellikle toplumumuz tarafından, duygusal olmak kötü bir özellikmiş gibi düşünülmektedir. Ancak bu doğru değildir. Çünkü kişinin fiziksel ihtiyaçları olduğu kadar duygusal ve ruhsal ihtiyaçları da olacaktır. Ve bu ihtiyaçların doğru bir şekilde belirlenebilmesi, karşılanabilmesi ve kişinin doyuma ulaşabilmesi için duygusal yönden de kendine karşı açık olması gerekmektedir.
Dolayısıyla daha sağlıklı ve mutlu bireyler olunabilmesi için;
1) Öncelikle kişinin daha olgun olması gerekmektedir. Bu nasıl sağlanır? Tercihlerinin sorumluluğunu üzerine alarak, olan olaylar karşısında yaptığı hataları veya doğru hareketleri kabullenerek... Sürekli olarak insanların onayına, sevgisine ve ilgisine ihtiyaç duymadan kendi kararlarını vererek gibi.
2) İhtiyaçlarını doğru bir şekilde belirleyebilmesi gerekmektedir. Bulunduğu çevre, temas halinde olduğu kişiler, duygusal yapısı gibi faktörlerin ihtiyaçları belirlemede ne kadar önemli olduğunun farkında olunmalı. Çünkü bir noktada da, sizin ihtiyaçlarınız başka kişileri rahatsız edebilir veya onların yaşamları ile zıtlaşabilir. Bu noktada da her ihtiyacınızın gerçekleşemeyebileceğini kabullenmek (ancak gerçekten kabullenmek), dengenizin bozulmasını engelleyecektir.
3) Bir ihtiyacınız ortaya çıktı... Olgun ve sağlıklı bir insansınız... Şimdi bu ihtiyacı karşılamak için aksiyon almak ve doyuma ulaşmanız gerekiyor. (Fiziksel ve duygusal anlamda ihtiyaçların karşılanması için uygulanabilecek bir çok farklı teknik bulunuyor, o yüzden bu teknikleri bir başka yazımda ele alacağım )
4) İhtiyacınız karşılandığında, doyuma ulaşırsınız ve dengenizi bulmuş olursunuz. Bu şekilde tamamlanan her ihtiyaç sizi daha iyi, mutlu ve özgür hissettirecektir. Çünkü tamamlanmamış işler, tamamlanan işlere nazaran kişinin kafasını daha çok meşgul etmekte ve dengesini bozmaktadır.
5) İhtiyaçlarınızı belirlerken gerçekten kendi içinize dönmeniz ve kendinize karşı samimi olmanız çok önemli. Hep söylenen konu; çevrenize, temas ettiğiniz insanlara da önem vermeniz evet. Ancak tüm çevreniz nezih bir semtte güzel bir evde oturuyor, güzel bir arabaya biniyor, kariyer hayatında çok başarılı, iki tane tatlı mı tatlı çocukları var diye kendi ihtiyaçlarınızı da bunlarmış gibi kabul etmeye zorlamayın. Dünyada kaç milyon insan yaşıyor ve tüm bu insanlar da birbirlerinden farklı. Her birimizin farklı ihtiyaçları olması da çok doğal. Unutmayın, bir çok maddi imkana sahip olmasına rağmen; hayattaki amacını bulamamış ve bu yüzden de mutsuz yaşamaya devam eden (ve en kötüsü de ilerleyen yaşlarına rağmen bunu kendilerine itiraf edemeyen) bir çok insan var. O yüzden ihtiyaçlarınızı ve önceliklerinizi belirlerken kendinize karşı dürüst olun. Olmadığınız biri gibi davranmak yerine, kendinizi olduğunuz gibi kabul edin.
Editörün Notu: Bu yazı Doç Dr. Ceylan Daş'ın Gestalt Terapi kitabından edindiğim fikirlere dayanarak yazılmıştır. Tamamen kendi yorumlarımı içermekte olup, tedavi amaçlı kullanılmamalıdır.
Gestalt yaklaşımı günümüzde yalnızca ruhsal sağlık problemleri olan kişiler için değil; aynı zamanda kişisel gelişim ve iş hayatında başarı için de kullanılmakta, bu kapsamda dünyanın farklı noktalarında bir çok workshop yapılmaktadır.
İlgilenenler; Gestalt yaklaşımının fikir babası Fritz Perls tarafından kurulan Esalen Enstitüsünü inceleyebilirler. http://www.esalen.org/ Bu tarz workshoplara "kafayı kıranlar" gider diyenlere de bir güzel cevap benden. Esalen California'nın en güzel noktalarından birinde Big Sur'da kurulmuş bir enstitü. İnanın tonlarca paranız olsa bile burada yapılan workshoplara katılabilmek her baba yiğidin harcı değil; çünkü aylar öncesinden rezervasyonlar doluyor. Zira bu çalışmalara rağbet büyük :)
Ve yazımı da, son olarak çok inandığım bir söz ile bitirmek istiyorum.
"Tüm ihtiyacınız olan, daha azı."
"Tüm ihtiyacınız olan, daha azı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder