Merve: Siz yoga’yı nasıl tanımlıyorsunuz, sizce yoga felsefesi nedir? (spor mudur, yaşam şekli midir, nedir?)
22 Aralık 2011 Perşembe
Yoga Yapmak İsteyen??!
Merve: Siz yoga’yı nasıl tanımlıyorsunuz, sizce yoga felsefesi nedir? (spor mudur, yaşam şekli midir, nedir?)
18 Aralık 2011 Pazar
Yılbaşında Ne Hediye Alsam Diye Düşünenlere
Durum böyle olunca, ben de hem cinslerimiz için önerlerde bulunmak ve sizlere farklı birkaç yüzük modeli sunmak istedim...
Önerilerimin daha ziyade 18-30 yaş arası kadınların ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Daha üst yaş grubundaki kadınlara hediye almayı planlayan beylere ise kuyumcuları gezmelerini tavsiye ediyorum :)
İşte sizler için birkaç yüzük önerisi:
Alex and Chloe ring (see more crystal jewelry)
Ring (see more heart jewelry)
Dorothy Perkins ring (see more pearl jewelry)
ASOS ring (see more chunky rings)
Marco Bicego ring (see more south sea pearl rings)
Nerede Bulurum?
Bu tarz yüzükleri rahatlıkla; Accessorize , Claire's, Yargıcı gibi mağazalarda bulabilirsiniz.
Hepinize şimdiden keyifli yıllar :)
21 Kasım 2011 Pazartesi
Moda'ya Farklı Bir Bakış
Bu durum tabi iyi mi kötü mü bilemiyorum ama insanı düşündürdüğüne eminim.
9 Ekim 2011 Pazar
Pazar Sohbeti - Hamilelik Hakkında Merak Ettikleriniz
Geçtiğimiz haftalarda, ofisimize müjdeli bir haber geldi, ve Melis'imizin hamile olduğunu öğrendik. Dolayısıyla kendi aramızda sıklıkla; hamilelik, annelik duyguları, hamilelik sırasında dikkat edilmesi gereken konular hakkında konuşur olmaya başlamıştık.
Durum böyle olunca, bu kadar duygu ve bilgiyi ben de bir sohbet ile, siz okuyucularımla paylaşmak istedim. İşte siz kadınlarınmodası okuyucuları için, Melis ile yaptığımız keyifli sohbetin can alıcı noktaları:
Merve: Meliscim, bildiğim kadarıyla tam 3,5 aylık hamilesin. En merak ettiğim şeylerden biri hamileliğini öğrendiğin zaman kendini nasıl hissettiğin? Mesela eşine bu müjdeli haberi nasıl verdin?
Melis: Aslında, şu an 16. haftadayım, yani 4 ay oldu :). İlk öğrendiğimde inanılmaz heyecanlandım. Minicik bir kese karnında ve sadece sana ait bir canlı. Seninle beraber büyüyor. Eminim tüm anne adayları da benim gibi hissetmiştir. Haberi öğrendiğimde eşimle birlikte değildik. Aslında biz de şüpheleniyorduk ve emin olmak için doktora gitmiştim. Bunları kendisi de biliyordu. Haberi aldığımda yanımda olmadığı için telefonda söylemiştim ona.
Merve: Benim bildiğim kadarıyla ilk 3 ay boyunca haberi kimse ile paylaşmamak gerekiyormuş. Bazıları nazardan, bazıları da başka sebeplerden dolayı böyle düşünüyor sanırım. Sen de bu kurala uyanlardan mısın, yoksa baklayı ıslatamayıp herkese yayanlardan mı ?
Melis: İlk 3 ay çok fazla kişiye söylemedim, hatta yeni yeni söylüyorum diyebilirim :) İlk 12 hafta riskli olabileceğinden söylemekten kaçınmak gerekiyor bence de, ne kadar çok kişi bilirse, negatif bir durum olduğunda da o kadar çok kişinin tepkisi ve sorularıyla karşı karşıya kalıyorsun. O yüzden bence saklayabilmek daha doğru.
Merve: Duygusal anlamda hamilelik sonrasında duygu ve düşüncelerinde değişimler oldu mu peki? Mesela çocuklara veya insanlara bakış açın da eskisine göre bir farklılık var mı?
Melis: Ben zaten normalde de duygusal ve hassas bir yapıya sahibim, ama hamilelikle birlikte kesinlikle daha duygusal oluyorsun. Çocuklara daha farklı bakıyorsun, daha olgun oluyorsun.
Merve: Benim özellikle merak ettiğim konulardan birisi de; hamilelik yaşamını iş hayatı ile birlikte nasıl yönettiğin üzerine. Özellikle günümüzde çalışan bayanlara, hamilelik üzerine verebileceğin önerilerin var mı? Nelere dikkat etmeliler, veya neleri yapmamalılar?
Melis: Kendi adıma iş konumumdan dolayı çok ağır şartlarda çalışmadığım için şanslı sayılırım. Yine de insanın bünyesi tamamen değiştiği için normal zamanlardan daha çok yorulabiliyor. Uyku düzenine dikkat etmek ve iyi beslenmek önemli bu aşamada. Özellikle öğle yemeklerinde hafif yemek gerekiyor. Ben kendi adıma şunu söyleyebilirim ki; öğleden sonra inanılmaz uykunuz geliyor. Eğer bir de öğlen de yemeği fazla kaçırmışsanız çok fena :)
Merve: Bildiğim kadarıyla çok titiz bir doktora gidiyorsun. Doktorundan yemek ve egzersiz konularında aldığın, ve okuyucularımızla paylaşmak istediğin önerilerin var mı?
Melis: Doktorum gerçekten çok titiz ve tecrübeli. Kendisine çok güveniyorum. Bu dönemde doktor gerçekten çok önemli. Memnun olunmadığı takdirde hemen değiştirilmesini herkese öneriyorum. Doktorum ilk randevumuzda, bana neler yemem gerektiği konusunda detaylı bilgiler verdi. Ben de o doğrultuda hareket etmeye çalışıyorum. Hamileler için en iyi egzersiz yürüyüş ve hamile yogası. Ben henüz başlamadım ama önümüzdeki aylarda başlamayı düşünüyorum, doğuma da faydası oluyormuş.
Merve: Hamile giyimi büyük bir pazar ve tüm hamile bayanlar ister istemez fiziksel değişimler sonucu bu pazarın içine girmek zorunda kalıyorlar :) Senin giyim zevkini az çok biliyorum, ve ben de beğeniyorum. Bu açıdan hamile bayanlara, giyim konusunda önerebileceğin markalar ve modeller var mı? Sen nerelerden alışveriş yapmayı tercih ediyorsun?
Melis: Hamile kıyafeti bulmak biraz zor gerçekten. Çok fazla marka yok ne yazık ki. Ama ben birkaç parça kıyafetimi GEBE’den aldım ve memnun kaldım. Pantolonları hamile mağazalarından almak önemli çünkü; belinizi sıkmaması, rahat olması v.b. konular gün içindeki yaşam kalitenizi gerçekten etkiliyor. Üst giyimde ise hamile kıyafetleri yerine bir beden büyük tunikler, ya da dökümlü bluzlar almayı tercih ediyorum.
Merve: Hamileliğin sırasında eşinin de sana çok büyük destek olduğunu biliyorum. Bu konuda sence özellikle erkeklere düşen ne gibi önemli görevler var?
Melis: Gerçekten en önemli görev bu aşamada hep onlara düşüyor aslında. Kadın gerek fiziksel, gerek ruhsal açıdan bambaşka bir dönem yaşıyor. Dolayısıyla kocaların eşlerine her anlamda destek olmaları gerektiğine inanıyorum. Normal zamanlarına göre daha anlayışlı olmalılar. Biliyorsunuz ki; kilo almak kadınların en büyük problemlerinden biri. Mesela hamile kadınlara kilo konusuyla ilgili en ufak bir espri yapmak bile büyük üzüntü verebiliyor. Bu gibi durumlardan kaçınmalılar ve iltifat etmeliler. Ev işlerinde yardımcı olabilirler. Yani erkekler de en az 9 ay kaprislerini bir kenara bırakıp sadece eşlerine odaklanmalı ve onun ağzında çıkan her cümleyi eskisinden daha fazla önemsemeliler diye düşünüyorum ben.
Merve: Ben açıkçası ülkemizde daha henüz kendini keşfedememiş insanların, fikir sahibi olmadan; körü körüne çocuk yapabildiğini düşünüyorum. Ne yazık ki ülkemizde birçok çiftin, genellikle çocuk yapmanın sorumluluğu ve ciddiyetini düşünmekten ziyade, çocuğu bir neşe aracı olarak düşünerek hamile kaldıklarını hissediyorum. Senin bu konuda ki düşüncelerin neler? Sence çiftler ne gibi koşulları (ruhsal, maddi ve manevi olarak) sağladıktan sonra çocuk yapmaya karar vermeliler?
Melis: Evet ne yazık ki küçük yaşta, tecrübe ve sorumluluk sahibi olmadan dünyaya gelmiş ve ziyan olan birçok çocuk var. Herkesin olgunlaşma yaşı farklıdır tabi, ama en azından ailede bir kişinin düzenli bir işi olmalı. Çünkü çocuk yetiştirmenin manevi boyutu olduğu kadar maddi bir boyutu da var. Hamilelik boyunca her ay kontrole gitmek, bir sürü tahlil yaptırmak, yediğine içtiğine dikkat etmek bile önemli ve maddiyat gerektiren şeyler. Bu yüzden sadece 9 ay değil, hayatınız boyunca bir insanın her türlü sorumluluğunu kabul edebilme bilincinde olmanız gerekiyor. Çocuklar yorulduğunuzda, sıkıldığınızda, bakamadığınızda değiştirebileceğiniz varlıklar değiller. O yüzden bence, çocuk yapmayı karı-koca da, yani her iki taraf da gerçekten istemeli. Ve tabii sorumluluk almaya kendilerini hazır hissettiklerinde, ancak bunu gerçekleştirmeleri gerekir diye düşünüyorum.
Merve: Meliscim, son olarak eklemek istediğin birşeyler var mı peki?
Melis: Allah herkese gerçekten istedikleri zaman hayırlı evlatlar versin. Bu tarif edilebilir bir duygu değil, her kadının yaşamasını yürekten isterim.
- Melis'cim, çok güzel bir anne olmanın yanısıra, röportaj teklifimi kırmadığın ve tüm samimiyetinle kendini bizlere açtığın için ayrıca çok teşekkür ediyorum!
Editörün notu: Sohbetimiz sırasında Melis, hamileler için egzersiz olarak Hamile Yogasını önermişti. İlgilenen okuyucularımız varsa; sizlere kendimin de gittiği Cihangir Yoga'yı tavsiye edebilirim. Cumartesi günleri burada da Hamile Yogası dersleri oluyor. Tabii ben şu güne kadar bu derslere hiç katılmadım :) Ama ilerleyen günlerde sizlere bu konudaki görüşlerimi aktarabilmek için 1 kereliğine de olsa katılmayı düşünüyorum.
Gene de yorumlarımdan önce, hamile yogası ile ilgilenenler http://www.cihangiryoga.com/ adresinden daha detaylı bilgilere ulaşabilir.
28 Eylül 2011 Çarşamba
Son ayların en güncel ofis konusu; Şişen Ayaklar
Son ayların en güncel ofis konusu; Şişen Ayaklar oldu. Çünkü çalışan kadınların özellikle yaz aylarında en muzdarip olduğu sorunlardan biri; ayak şişmesi.
12 Ağustos 2011 Cuma
Sonya Winner'ın Renkli Halı Tasarımları
DALGALI SAÇ MODELLERİ
4 Ağustos 2011 Perşembe
Anya Hindmarch'ın Muhteşem Tasarımları
Ön yüzünde bir aile resmi vardı ve resim o kadar karakterliydi ki... Tüm aile bireyleri şımşıkır giyinmiş, sıraya dizilmiş ve yeşilliklerin içinde poz veriyorlardı.
Sonra resme biraz daha dikkatlice baktım. Ve farkettimki, resimdeki aile, yanımda duranın ailesinin ta kendisiydi. Fotoğrafın baskısı o kadar kaliteli ve çanta o kadar sade ama şıktı ki; sonunda dayanamadım ve kadın'a "Çantanızı nerede yaptırdınız acaba?" diye sordum =)
Muhabbetimiz ilerledikçe, öğrendim ki çanta Londra merkezli Anya Hindmarch'ın üretimiymiş. Ofise gelir gelmez kısa bir araştırma yaptım, ve Anya Hindmarch'ın hemen hemen tüm çantalarını alınası bulduğum için sizlerle de paylaşmak istedim.
Anya Hindmarch Çanta Modelleri
Anya Hindmarch'ın çanta modelleri 2 farklı kategoride müşterilerin beğenisine sunuluyor.
1) Kendi Tasarımları:
Günlük veya daha şık kombinlerinizle kullanabileceğiniz geniş bir ürün yelpazesine sahip Anya'nın tasarımları.
Bu tasarımların fiyatları yaklaşık 500 Sterlin.
2) Sizin Yarattığınız Tasarımlar:
Bu tasarımlar tamamen sizin yaratıcılığınıza kalan ürünler oluyor. Çantanın modelini, boyutunu, baskısının yapılacağı resmi ve hatta çantanın sapının rengini bile tamamen siz belirliyorsunuz.
İşte sizler için bir kaç farklı çanta modeli. Boyutlarını; küçük, orta ve büyük olarak seçme imkanınız bulunuyor.
Eğer isterseniz, aşağıdaki gibi bir makyaj çantası da tasarlayabilirsiniz.
2 Ağustos 2011 Salı
30 Dakikada Yemek Hazır!
Bu seferki amacım, sadece uyguladığım, beğendiğim ve tavsiye etmeye değer bulduğum basit bir yemek tarifini sizlerle paylaşmak.
İşte size bu güzel Zeytinyağlı Havuç yemeğinin tarifi:
Yaklaşık 25-30 dakika içinde yemeğinizin hazır olacağını garanti ediyorum (eğer eliniz çok ağır değilse tabii).
Yemek için gerekli malzemeler şu şekilde:
* 4-5 adet havuç
* 1 orta boy soğan
* Göz kararı pirinç (yaklaşık yarım çay bardağı kadar)
* 1 Limon
* 2 Su Bardağı Su
* Birkaç tutam dereotu
* 1 Küp Şeker
* 1 Çay Kaşığı Tuz
Yapılışı:
Öncelikle 4-5 dakika kadar ince ince küp şeklinde kıyılmış soğanları biraz zeytinyağı ile birlikte kavuruyoruz. Bu noktada soğanların yanmaması çok önemli.
Ardından tencereye dilimlenmiş havuçlarımızı da ekleyip 1-2 dakika boyunca soğanlarla birlikte kavuruyoruz.
Son olarak göz kararı pirincimizi, suyumuzu, tuzumuzu ve şekerimizi tencereye ilave edip, orta-kısık ateşte 15-20 dakika kadar yemeği pişmeye bırakıyoruz. Eğer yemeğin çok su çektiğini ve tencereye yapışmak üzere olduğunu gözlemlersek, biraz daha su ilavesi yapabiliriz.
Bu noktada benim gibi yemek yapma konusunda acemi olanlara birkaç önerim daha olacak:
1. Pirinçleri ilave etmeden önce mutlaka yıkamayı unutmayın.
2. Yemeğiniz piştikten sonra en azından 2-3 saat kadar dinlendirmek için buzdolabına alın. Zeytinağlı yemekler biraz dinlendikten ve iyice soğuduktan sonra daha lezzetli oluyor.
3. Bu yemeğe dereotu ve limon çok yakışıyor. Dilerseniz yemeğinizi servis kabına aldıktan sonra, limon ve dereotu ile farklı süslemeler yapabilirsiniz.
Şimdiden hepinize afiyet olsun...
29 Haziran 2011 Çarşamba
Diyetisyene Gitmekten Korkmayın
Gün geçtikçe, sağlıklı ve orantılı bir şekilde zayıflamasına şahit olduğum için, dayanamadım ve kendisinin yaşadığı deneyimleri siz okuyucularıma da aktarmasını rica ettim.
İşte soru-cevap şeklinde, Başak'ın Diyetisyen Macerası:
Merve: Başakcım öncelikle bu deneyimini kadınlarınmodası ekibi ile paylaşmayı kabul ettiğin için çok teşekkürler.
Başak: Ne demek. Her zaman modayı kadınlarınmodası blogundan takip ettiğimi bilirsin :) Bu röportaj teklifin beni bu nedenle çok heyecanlandırdı. Takip ettiğim bloga benim de bir katkım olacak sonunda!
Merve: O zaman hadi başlayalım... Kısaca, diyetisyene gitme kararını almanda ne gibi faktörler etkili oldu? Hangi diyetisyen ile çalıştın, ve ne zaman başladın bize bunlardan biraz bahsedebilir misin?
Başak: Tabii. Ben Metabolic Balance programı temsilcisi olan Dr. Altay Öktem ile Nisan ayında görüşmeye başladım. Zaten fazla olan kilolarım, işe başladıktan sonra bir hayli artmıştı. Buna birde yazıldığım spor salonuna iş yoğunluğum nedeniyle gidememem eklenince yeni aldığım iş kıyafetlerim resmen dar gelmeye başlamıştı.
Altay Bey ile ilk görüşmemizde benden bir takım kan tahlilleri istedi. Bunlar genel olarak bazı hormon değerlerimi, kanımdaki yağ ve şeker değerlerimi sonuçlandıran testlerdi. Ayrıca boyum, kilom ve vücudumdaki yağ, su ve kas oranları da ölçüldü. Kan tahlili değerlerim ve yapılan ölçümlere göre benim diyet programım Metabolic Balance Almanya merkezindeki bir doktor tarafından oluşturuldu. Bu bir nevi sistem aslında. Doktorum ile ben ise bu programı bir süre sonra benim hayatıma göre adapte ettik.
Merve: Anladığımız kadarıyla, bu programa göre kişiye özel bir diyet listesi çıkartılıyor. Peki genel hatlarıyla sen nasıl bir program uygulamıştın bu 3 ay boyunca ?
Başak: Aslında Metabolic Balance'ın diyet programı temel olarak 4 evreden oluşuyor. Ben şu anda 3 ayın ardından, 4. evrenin başındayım.
İlk evresi detoks olarak tabir edebileceğimiz 2 günlük bir evre. Bu evrede 2 gün boyunca besin listemizde bizim için önerilmiş yiyeceklerden tek bir tip seçerek gün boyunca sadece onunla besleniyoruz. (Ben birinci gün patates, ikinci gün kabak seçtim, ancak bunlar herkesin kan değerlerine göre değişiklik gösterecektir.)
2.evre yağ yemediğimiz minimum 2 hafta boyunca sürecek olan bir evre. Burada normal beslenme programımızı uyguluyoruz ancak asla yağ yemiyoruz. Izgara et, yağsız salata sebze, meyve vs. gibi farklı besinler tüketiyoruz. Bence en zor dönem bu 2 haftaydı. Hem vucudumuz düzenli yemeye alışıyor, hemde maalesef dışarıda yağsız yiyecek bulmak neredeyse imkansız gibi oluyor. Bu nedenle özellikle öğle yemeğimizi evden getirmeniz bu evrede ekstra bir önem taşıyor.
Daha sonra sıkı dönem dediğimiz programımıza birebir bağlı kaldığımız ancak yağ yiyebildiğimiz 3. evre geliyor. Bu dönemde oldukça rahatlıyoruz, çünkü dışarıda yemek zorunda kaldığımız protein içeren (tavuk, balık, peynir gibi) salataları ya da ızgaraları yiyebiliyoruz. Bu dönem normalde minimum 2 hafta sürüyor. Ancak vermek istediğimiz esas kiloyu bu dönemde verdiğimiz için genelde doktorlar bu evreyi daha uzun tutabiliyor. Örneğin bende bu dönem 2 ay kadar sürdü. Bu evreden sonra bizim isteklerimize göre programımıza yeni besinler katılabiliyor.
Ve şu anda ben 4. evredeyim. Örneğin bu evrede kolesterol değerim düştüğü için kuzu eti yemeğe hak kazandım :) Ayrıca artık hafta 2 kez yemekten sonra olmak koşuluyla dondurma yiyebiliyorum. Ve bazen haftasonları kaçamak yapabiliyorum. Bir kaç haftada bir öğün olduğu için sorun olmuyor.
Merve: Peki genel hatlarıyla, diyet programına göre herkes için geçerli olabilecek önerilerin var mı acaba?
Başak: Bu programın herkes için geçerli olacak 3 ana maddesi var. Bunları şu şekilde maddeleyebiliriz:
1. 5 saatte bir yemek yemek, kesinlikle ara öğün yok! (Bu madde diğer birçok diyetisyenin uyguladığı programlara göre farklılık gösteren en önemli nokta bence)
2. Her gün 1 elma yemek zorunlu.
3. Bol bol su içmek programın ana maddesi.
Merve: Peki bu diyet programının zayıflamak haricinde, sana ne gibi faydaları oldu, bizlerle biraz bunları paylaşabilir misin ?
Başak: Benim ilk programa başladığımda kolestrol değerim normal değerlerden çok yüksekti. 2 ay sonunda kolesterol değerlerimde önemli bir düşüş yaşadım. Zayıflamanın haricinde, sağlığımı da kazanmış oldum :)
Merve: Peki spor ne alemdeydi ? Diyet listeni uygularken düzenli olarak spor da yapabildin mi?
Başak: Açıkcası bu programı yaparken pek spor yapmaya vakit ayıramadım ancak geçen hafta doktorum artık spor yapmam gerektiğini üstüne basarak söyledi. Bu arada programın özellikle ilk 2 haftasında ağır spor pek tavsiye edilmiyor.
Merve: Aslında benim en çok merak ettiğim sorulardan biri de sosyal hayatındaki değişiklikler. Diyet yaparken, hiç sosyal hayatında kısıtlamalar olduğunu hissettin mi? Biliyorsun, bizim kültürümüz genellikle yemek yemek üzerine kurulu. Ne zaman bir aktivite olsa, önce gidilecek yemek yerleri düşünülüyor da :)
Başak: Örneğin düğün, nişan, doğumgünü gibi etkinliklere katıldığımda dikkat ettiğim bir kaç şey var tabi. Mesela kendi doğumgünüm dışında hiç bir doğum günü etkinliğinde pasta yemedim :) Metabolizmamızın düzene girmesi için, içki içmemekte önemli. Ama bu konuda birkaç haftada bir kaçamak yaptığımı itiraf etmeliyim. Ama neredeyse ilk 2 ay hiç alkol almadım.
Merve: Başakcım, peki son olarak eklemek istediğin birşeyler var mı ? Diyetisyene gitmek isteyen okuyucularımız için ne gibi önerilerin olabilir?
Başak: Bir listeye nasıl uyacağım diye düşünen takipçilerin olabilir. Ancak her öğünde sabit yemeniz gereken şeyler yok, bunu lütfen aklınızdan çıkartmayın. Örneğin öğlen ve akşam menülerinizi değiştirebilirsiniz. Ayrıca listenize yemeniz gereken besinler; x miktar baklagil, x miktar kümes hayvanı ya da x miktar balık şeklinde yazıyor. Siz yiyebileceğiniz herhangi bir baklagil, kümes hayvanı ya da balık seçebilme hakkına sahip oluyorsunuz.
Burada dikkat etmeniz gereken diğer bir nokta da her öğünde yanlızca tek bir tip protein tüketmeniz. Mesela yumurta yiyorsanız aynı öğünde peynir tüketmemelisiniz. Ancak bir sonraki öğünde farklı protein grubu seçmelisiniz ki; vucudunuz farklı proteinleri alsın.
Ayrıca diyet boyunca çavdar ekmeği tüketilmesi tavsiye ediliyor, bu konuda emin olmasam da diğer ekmeklere göre daha tok tutması bunun başlıca nedeni.
Bunun yanısıra, dışarıda rahatlıkla yediğim yemeklerden sizlere bazı örnekler vereyim: ton balıklı ya da ızgara somon salata, tavuk fajita (tortillalardan sadece 1 adet yiyorum ve yanında gelen sadece avakado sosunu yiyorum ama bunun aslında uygun olduğundan emin değilim :)), çöp şiş, ızgara tavuk, kuzu pirzola vs. Bu arada şunun da altını çizmekte fayda var ki; bunlar tamamen benim kan değerlerime göre verilmiş besinlerdir, kişilere göre farklılık gösterecektir.
Son olarak bir de şunu belirteyim, spora ilk gittiğimde yağ kütlemi ölçmüşlerdi. Daha sonra bu ölçümü yaptırdığımda (diyetime başladıktan yaklaşık 2 ay sonra) 5 kilo verdiğimi bunun 4.8 kilosunun yağ kütlemden gittiğini öğrendim. Kısacası, hiç kas kaybetmemiştim, aksine hep yağlarımdan kurtulmuştum.
Bu arada gururla söylemeliyim ki bugüne kadar (yaklaşık 3 ayda )toplamda 9 kilo verdim. Kalçamdan 10 cm, göbek kısmımdan da 8 cm inceldim.
Merve: Peki Metabolic Balance programını uygulamak isteyenlere nasıl bir yol gösterebiliriz? Doktoruna nasıl ulaşabilirler?
Başak: Bu programı uygulayan Türkiye genelinde farklı temsilciler var, bence siz de fazla kilolarınızdan, sağlıksız yaşam tarzınızdan şikayetçiyseniz en yakın temsilcinizle görüşün.
Merak edenler için işte internet adresi:
http://www.metabolic-balance.com/tr/desktopdefault.aspx/tabid-459/
Herkese iyi yazlar diliyorum.
Sevgili Başak'cım. Gerçekten şunu söylemek istiyorum ki; fıstık gibi oldun! Röportaj teklifimizi kabul edip, tüm samimiyetinle deneyimlerini bizlerle paylaştığın için ayrıca tekrar tekrar teşekkürler :)
28 Haziran 2011 Salı
Amerikan Modası: TOMS Ayakkabıları
Moda denince hepimizin aklına ilk Italya gelse de, Amerika'nın da moda trendleri üzerindeki rolünü ve etkisini es geçmemek gerek diye düşünüyorum.
13 Haziran 2011 Pazartesi
İstanbul'da Jazz Nardis'de Dinlenir!
12 Şubat 2011 Cumartesi
İş Dünyası'nda Ali Sabancı
2 Şubat 2011 Çarşamba
Erkekler Ne İster ?
Bu amaçla, ilk roportajımızı bugün gerçekleştirdik...
Semih Bulut: 26 Yaşında, Bankacı ve İstanbul'da yaşıyor
Ahmet Bulut: 33 Yaşında, Akademisyen ve İstanbul'da yaşıyor
1) Bir kadında en çekici bulduğunuz şey?
S.B (Semih Bulut): Gözler ve dik duruş.
A.B (Ahmet Bulut): Bir kadın gerçekten isteyerek ve bunun değerini hissederek bir erkeğe teslim oluyorsa, bu benim için en değerli şeydir. Bunu pasif olmak şeklinde değerlendirmeyin. Bu teslimiyet gerçek bir inanç göstergesidir. Aynı zamanda da alçakgönüllülük ve saygı. Bunlar bir kadında en çekici bulduğum şeyler.
2) Bir kadında en itici bulduğunuz şey?
S.B: Erkeksi davranışlar. Ayrıca gevezelik ederek komik olduğunu zanneden bayanları çok itici buluyorum.
A.B: Başına buyruk hareket etmek ve bunu bir hak gibi görerek kibirli olmak. Bunlar çok itici şeyler benim için.
3) İlişkiler konusunda çok şey yazılıp çiziliyor. Bunların arasında da en bilinenlerden biri de; "kaçan kovalanır" mottosu. Buna göre; erkeklere fazla yüz vermemek gerekiyor, yoksa ters tepeceği söyleniyor. Sizce de kaçan kovalanıyor mu?
S.B: Kesinlikle. Kolayca elde edilen herşeyin kolayca vazgeçilebilir olduğunu düşünüyorum.
A.B: Kaçan kovalanır biraz maceraperest bir yaklaşım bence. Pek hoş gelmiyor bana. Ben kadını bir av olarak görmenin saygısızca olduğunu düşünüyorum. Kaçan kovanır biraz rüzgarda yaprak misali savrulan ne istediğini ve bu dünyada ki yerini bilmeyen bir zihniyetin ürünü. Evet şu zamanda kaçan kovalanıyor, ama belirli bir süre. Sonra sabırlar tükeniyor. Takke düşüyor, kel görünüyor.
4) Sevgilinizden beklediğiniz en öncelikli şeyler, ilişkinizde "olmazsa olmaz" dediğiniz şeyler nelerdir?
S.B: 3S :) Sevgi, Saygı ve Sadakat.
A.B: Saygı, alçakgönüllülük ve samimiyet.
5) Şu güne kadar sevgilinizin yaptığı hangi hareket/jest/surpriz sizi en çok etkiledi?
S.B: Nişanlımın haberim olmadan annemin annesini ve kardeşini arayarak hallerini hatırlarını sorması ve bunu annemin bana gözyaşları içinde ve gururla anlatması. Çok mutlu olmuştum :)
A.B: Bir keresinde sevgilimin ailesiyle birlikte yemek yerken, bir konuda ayrı düşmüştük. Bu da sevgilimin geleceğine yönelik kariyer planlaması ile ilgiliydi. Ben sevgilimi iyi tanıdığım için onun için uygun olanı açıkca görebildiğimi düşünüyordum. Fakat, bu konuda ailesinin görüşü farklıydı. Bu görüş farklılığını da bana açıkca ifade etmişlerdi. Ben bu durumda daha ziyade, bir köşeye itilmiş oluyordum. Fakat sevgilim, sanki "benim için senin düşündüklerin önemli" dercesine, elimi tuttu. Bu beni gerçekten çok etkilemişti.
6) Şu güne kadar sevgilinizin yaptığı hangi hareket sizi en çok üzdü/sinirlendirdi?
S.B: Saygı değer M, affınıza sığınarak bu soruyu cevaplamaktan kaçınıyorum.
A.B: Bu sorudan bağımsız ve genel bir tavsiye olarak: samimiyetsizlik, ağızdan çıkan sözün arkasında durmamak, ve bunun sebebiyet vereceği güven kaybı üzücü sonuçlar doğurabilir.
7) Emel Müftüoğlu'nın "evlenilecek kızlar, eğlenilecek kızlar" şarkısı uzun zamandan beri tartışma yaratıyor. Peki sizin kriterlerinize göre evlenilecek kız formatı nedir?
S.B: Hoşgörülü, fedakar, mutluluğa materyalist bakmayan her türlü sıkıntınızı herhangi bir güvensizlik duymadan paylaşabileceğiniz kızdır.
A.B: Evlenilecek kız formatı bana biraz bayağı geldi. Dediğim gibi, zamanlama doğru olan. Saygı, alçakgönül, ve samimiyet bunlar temiz ahlak göstergesidir. Ve sadece evlenilecek kız değil, her insan da bulunması gerekir.
8) Biliyoruz ki evli değilsiniz :) Ancak; evlilikleri ve uzun soluklu ilişkileri başarılı bir şekilde yürütebilmenin altın kuralı sizce nedir?
S.B: Maddi ve manevi herşeyi paylaşmaktır.
A.B: Saygı.
9) Çalışan kadınların yoğunluk sebebiyle eşlerine ve çocuklarına yeteri kadar vakit ayıramayacağı fikrine nasıl bakıyorsunuz? Tercihiniz çalışan, özgürlüğünü eline almış bağımsız kadın mı; yoksa size bağımlı yaşıyan, eviyle çoluğu çocuğu ile ilgilenen bir ev kadını mı ?
S.B: Aslına bakarsanız eğer kendi işinin patronu olmayan bir adamsanız, eşinizin zaten size gün içinde vakit ayırabilmesi sizin için pek bir anlam ifade etmeyecektir. Ancak çocuklara anne sevgisinin verilmesi ve çocukların anneyle birlikte daha fazla vakit geçirmesi kesinlikle psikolojileri açısından önemlidir diye düşünüyorum. Eğer bir bayan hem ekonomik bağımsızlığını eline almış hem de sosyal anlamda işten kendini soyutlayıp eşine davranışlarını dengeleyebiliyorsa, bence uyumu yakalayabilmişlerdir.
A.B: Bence bu konuda bir ayrım olmaz. Çalışmayı, işleyen demir ışıldar diye görüyorum ben. Bu da ev işidir, dışarı işdir. Farketmez. Herkes üzerine düşeni en iyi şekilde yapmakla yükümlüdür. Amaç aynı. Güzellik olsun. O yüzden bir ayrım yapmaya gitmeyeceğim.
10) Sevgiliniz ne yapsa, asla affetmezsiniz?
S.B: Sadık olmazsa.
A.B: Sadık olmazsa.
11) Ve son olarak, kadınlarınmodası okuyucularına, 14 Şubat'ta sevdiklerine ne gibi bir armağan almalarını önerirsiniz? Sizce bu özel günde erkeklere alınabilecek en uygun hediyeler nelerdir?
S.B: Şu sıralar aklımda olan 2 hediye var. 1- Saat 2- Deri Eldiven.
A.B: Ben samimi bir armağan öneriyorum. Mesela, 14 Şubat akşamı harıl harıl restoran, aktivite aramak yerine, sevgilinize kendiniz bir yemek pişirin. Sizin el emeğiniz olsun. Siz düşünün ve planlayın. Bence bu en güzel hediye.
Semih ve Ahmet Bulut'a röportaj teklifimizi kabul ettikleri ve bizlere tüm samimiyetleri ile cevap verip, değerli zamanlarını paylaştıkları için ayrıca çok teşekkür ederim.
-M
31 Ocak 2011 Pazartesi
H&M Büyük Beden Koleksiyonu
Biz kadınlarınmodası ekibi olarak, özellikle kilolu gençlerin tercih etmekten zevk alacağı bir koleksiyon oluşturduk ve kıyafet alırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini araştırdık.
Öneri #2: Eğer Blazer Ceket gibi dar kıyafetler giymekten hoşlanmıyorsanız, o zaman sizlere önerimiz; triko salaş kazak ve dokümlü ceketleri tercih etmeniz olacaktır.
Nerede Bulurum?