28 Ağustos 2013 Çarşamba

Michael Kors 2014 Sonbahar - Kış

Yazın son demlerinde, artık hepimizde sonbahar gelsin de, kışlık düzenimiz otursun diye içten içe bir heyecan ve istek oluyor bence =) En azından, bu yaz denize doyan bende yavaş yavaş başladı sonbahar merakı....

Durum böyle olunca, hemen sabah ilk iş çayımı içtikten sonra Michael Kors'un 2014 Sonbahar - Kış koleksiyonuna bir göz atmak oldu. Benim favori parçalarım özellikle bol paça pantolonları oldu. Çantalarına şimdilik hiç değinmiyorum bile çünkü onlar tamamen ayrı bir dünya :) 



Eğer Michael Kors benim için çok pahalı diyorsanız, aynı bu tarz pantolonları istediğiniz renk ve bedende Nişantaşı'nda bulunan Zeynep Beyazıt Butik'de de bulabilirsiniz. Ara bir bedeniniz varsa, her kesim size uymuyorsa, merak etmeyin... Kişiye özel olarak da dikim yapan bir yer =) Ben de instagram sayfasından bulup, beğenip, takip etmeye başlamıştım.

İlgilenenler için instagram hesabı: zeynepbeyazıt



Sonbahar koleksiyonu çoktan Michael Kors mağazalarına geldi bile. Ama mağazaları ziyaret etmeden önce çerez tadında bir fikir olsun herkese! 

Online alışverişi sevenlere de bir müjde. Beymen'in online mağazasında da Michael Kors ürünleri satılıyor. İşte size linki: Beymen Michael Kors Online Satış

23 Temmuz 2013 Salı

Aidiyet Duygusu (:



"Sabah güneşi, doğuşuyla etrafa ışık ve tatlı bir sıcaklık yayar. Bu ışık ve sıcaklık doğanın tüm güzelliğinin birbiriyle kaynaşarak muhteşem bir eserin ortaya çıkışını izletir bize...

Doğa bütün renkleriyle birbiriyle uyum içinde hareket eder, hiçbir renk bir diğerini dışlamaz. Hepsi bir diğerini daha güzel gösterebilmek için oradadır. Ve var güçleriyle bu muhteşem tabloyu yaratmak için çalışırlar...

Birbirlerine sahip çıkarak... Uyum içinde güne başlarlar.

Bu gözlem, bu doğa olayı bana, yaşamın olmazsa olmazları içinde gördüğüm ait olmak ve sahiplenmek duygusunu yaşatır.

Bir ülkeye, bir şehre, bir aileye, bir okula, ya da bir derneğe ait olmak... Aidiyet duygusu nedir, sahiplenme nedir sorusuna yanıt aramaya başlamak için kullandığım bir metafor...

Tüm doğa renklerinin kaynaştığı gibi bireylerin de kendisini onların içinde onlardan biri gibi hissedebilmek duygusunun nasıl bir şey olduğunu görebilmek için kullandığım bir metafor...
Ben kendimde aidiyet duygusunun fazlaca olduğunun, hatta bu duygunun, belki şimdi farkediyorum, çocukluğumdan itibaren çok fazla olduğunu düşünüyorum.

Yatılı okula gittiğimde, her an geldiğim küçük ama beni her şeyiyle saran kasabamın taşının toprağının her an gözümde tütmesi bu duygunun güçlü oluşunun bir göstergesi olsa gerek...
Bana arkadaşlarım hep “Ünyeli” ya da “Haznedar” diye seslenirlerdi. Hatta bir gün Ankara’da Sakarya caddesinde dolaşırken o caddede o zamanlar balıkçılar vardı. Arkamdan biri “Ünyeli, Ünyeli” diye sesleniyordu. Beni nereden tanıyorlar acaba diye merakla arkama döndüm, bana hiç kimse bakmıyordu. Etrafıma biraz daha dikkatle baktığımda, balıkçının tezgahında üstünde “Ünyeli” yazan bir kasa hamsi gördüm.

Bu öyle bir ait olma duygusu, kendini o şehre, o aileye ait hissetme. Sen olma... Kimlik...
Bazı insanlar bilirsiniz “emekli olduğumda (sadece havasından suyundan ya da çevre koşullarından dolayı) falanca kasabaya yerleşeceğim” derler.

Ben bu kararı hep kendi kendime sorgularım. Bu insanların ait oldukları bir şehir, bir aile bir arkadaş grubu yok mudur da onları bırakıp, hiçbir bağları olmayan yerlere gidip yerleşecek ve yaşamları boyunca bir yabancı olarak, sonradan gelmiş kişi ya da kişiler olarak yaşamayı göze alabiliyorlar.
Aidiyet duygusu geliştirmedikleri bir yere bireysel yaşamları adına yaptıkları dışında neler verebilirler ki? diye düşünürüm.

Bu davranış, bu düşünce biçimi bir bakıma bağımsız hareket edebilmek, belki de özgürce davranmanın en güzel örneklerinden biri olabilir. Tek başına yaşamın bütün getirilerine ve götürülerine katlanabilmenin işareti olabilir.

Bu da kimi zaman güçlülük gibi değerlendirilebilir. Böyle bir düşünceye hiçbir diyeceğim olamaz. Bu güçlü yanlarıyla belki de kolayca sahiplenebilirler, kim bilebilir...

Bazılarıysa yıllarca gurbetlerde çalışır çabalar yıllarını tüketir ve bir gün özlemini duyduğu kendini ait hissettiği şehrine döner, döner de onu, onun beklediği gibi sahiplenecekler mi? Onlar onun buraya ait olduğunu yeniden görebilecekler mi, ona destek olacaklar mı?

İster aidiyet duygusu deyin, ister ait olma, isterseniz sahip çıkma duygusu, ne derseniz deyin bu bir kimlik tanımıdır ve ona sahip çıkmak yaşam adına gereklidir.

Eğer size sahip çıkılmazsa bir başka anlatımla size “derenin altından çok sular geçti” siz artık buradan değilsiniz düşüncesiyle size sahip çıkmazlarsa, yapmak istediğiniz, vermek istediğiniz (bireysel çıkarlarınız söz konusu olmadığı halde) şeyleri görmezlerse o zaman, bu güne kadar kurmuş olduğunuz kimliğinizle ilgili düşünmeye başlar ve yaralanırsınız.

İnsanlar tek başlarına kaldıklarında çoğu zaman kendilerini güçsüz, iyi işlere başlama ve bitirebilme konusunda umutsuz ve çaresiz hissedebilirler.

Asıl olan, kimlik duygusu, süregelen aidiyet duygusu, bağlar, dostluklar ve birlikte çalışabilmektir. Bir toplumun değişimi, yenilenmesi ve gelişimi için de bu birliktelik gereklidir. Gücün işaretidir. Birlikte başarma insana büyük haz, keyif ve tatmin duygusunu yaşatır.

Çocuklar doğdukları andan başlayarak içinde bulundukları ortamın tutarlı, düzenli ve sürekliliği karşısında güvenli bir ortama doğduğunu, buraya ait olduğunu hissederek büyür.

Bu duygu ona, “ben de güvenilir ve değerliyim ki, benim yaşamım adına gereksinimlerim olan şeyler bana sevgiyle veriliyor, o halde sağlıklı büyüyebileceğimi umut edebilirim.” der.

Umut ve büyüme arzusunu ve dünyaya varlığıyla zenginlik katabileceği duygusunun gelişimine zemin hazırlar. Sahiplenmek ya da sahiplenilmek aidiyet duygusunu yaşayabilmenin ön koşuludur. Sahiplenmek yaşama sıkı sıkıya tutunabilmenin de ön koşuludur.

“Ben bu ülkeye, bu şehre, bu aileye aidim” diyebilmek aidiyet duygusunu yaşayabilmek, bu ülke, bu şehir, bu aile bana sahip çıkacak ve ben yapmak istediğim her şeyin arkasında durabilecek güce ve yetiye sahibim duygusunu yaratır. Böylece güvenle yaşamda yürüyebilir üretken ve yaratıcı olabilirsiniz.

Yaşamın nitelikli birlikteliği, farklılıkların zenginliğini görebilme, doyurucu paylaşım birlikte yaratabilme, bir başka deyişle yaşamın eşsiz güzelliklerini görerek yaşayabilmektir.
İşte böyle bir şeydir aidiyet duygusu, ait olma, sahiplenilme duygusu. Beslenirse yeşerir beslenmese solar.

Gücümüze güç katmak istiyorsak, birlikte büyümek ve gelişmek istiyorsak aidiyet duygusunun gelişmesine, sahiplenme ve sahiplenilmeye olanak sağlayalım ki, etrafımızda yaşayanlar, amaçlarına erişsin ve bizler nitelikli birliktelikleri yaratabilelim..."

Prof. Dr. Ayşe Yalın'ın yazısı bu...

Belki hepimizi neylere, kimlere ve nerelere ait olduğumuzu düşündürtebilir diye sizlerle de paylaşmak istedim. 

27 Mart 2013 Çarşamba

Superga!

Kendi kendime 15 gün içinde almayı planladığım baharlıkları sıraladım :)

Malum, hem işte hem de özel hayatta önceliklendirme yapmak lazım...

Ve alışveriş listemde ilk sırayı Superga'lar aldı...

Parlak altın rengi mi yoksa metalik mi karar veremedim.

Son yaptığım arkadaş yoklamasında metalik gri açık ara önde gidiyordu, ama benim gönlümde yatan da altın rengi parlak olanlardı...

Siz hangisi daha kullanışlı dersiniz? =)







Nerede Bulurum?

Deriden ve VEPA mağazalarında bu modelleri bulabilirsiniz :) Fiyatları 180 - 250 TL arasında değişiyor...

Hippie Kombinimiz ve Piknik Sepetimiz Hazır! :)

Geçen haftasonu Caddebostan sahilde yürüyüş yapıyorum...

O kadar güzel, o kadar güzeldi ki anlatmakla bitiremem :) Her yerde minik minik köpekler, yuvarlanan çocuklar =)

Katlanan sandalyeler çimlere atılmış... Bir elde içecekler, bir elde yiyecekler, sohbet, muhabbet gırla gidiyor :)

Tam da güneş batarken, içimden "bu bahar mutlaka bir gün pötikareli yaygımı ve ufak tefek atıştırmalıkları ve meyvelerimi kapıp, hippie kıyafetlerimi giyip pikniğe geleceğim" dedim...

Bence hepimizin bu bahar en azından ailesi, sevgilisi ve arkadaşlarıyla 1 kere pikniğe gitmesi, piknik yaparken top oynaması ve etraftaki diğer piknikçilerle kaynaşması gerekiyor :)

Tüm bunlar için eğer biraz ilhama ihtiyacınız varsa, işte buyrun size ilham! Ve hemen organizasyonu yapmanızı sağlayacak enerji dolu paylaşımlar :)


 
Bahar olmazsa, o zaman yaz güneşinde sahilde bir pikniğe ne dersiniz? =)






Ben de geçtiğimiz yaz sezonunda bu tarz örgü tuniklerden almıştım. Plaj kıyafeti olarak da son derece hayat kurtarıcı oluyor. Zara ve Mango'da eminim bu sezon da benzerlerini bulabilirsiniz.



 

18 Şubat 2013 Pazartesi

Parmaklar Şenlendi :^)

Geçtiğimiz haftasonu İzmir Gül Sokak'ta yürürken, daha önce hiç girmediğim birkaç küçük butiğe dalasım gelmişti :)

Bu fıstıkları da tam bu sırada, Alsancak Gül Sokak'ta bulunan Sofia'dan aldım :]


İnce tam tur taşlı olan yüzük 20 TL, diğer kuşlu model ise 45 TL. Her ikisi de canım annemin bana hediyesi <3

Yeni yüzüklerimi siz nasıl buldunuz?? :)

Nerede Bulurum?
Accessorize, SIX, Coquet ve Süspüs gibi zincir aksesuar mağazalarında tamamen aynılarını olmasa da, çok benzerlerini bulabilirsiniz.

Editörün Notu: Son zamanlarda özellikle bu tarz ince yüzükler ve değişik tasarımlar çok revaçta. Renk olarak da; altın veya gümüş rengi yerine benim önerim "rose"... Hele bir de küçük butiklerden, bu tarz herkeste olmayan modelleri edinebilirseniz o zaman tadından yenmez :)

5 Şubat 2013 Salı

Genç ve Çocuk Odası Avize Modelleri

Eylül ayında Nişantaşı'nda yaptığım moda çekimi fotoğraflarına bakarken; Casita'da gördüğüm değişik avize modelleri ile ilgili de bir yazı yazmak istediğimi, ama onları tamamen atlamış olduğumu farkettim :)

Detaylandıracak çok bir şeyi olmasa da; genç ve çocuk odası dekorasyonu için arayışta olan okuyucularım için güzel birer ilham kaynağı olabilir düşüncesiyle hemen yayınlamak istedim!

Kuşlu ve elmalı olmak üzere 2 değişik model hemen dikkatimi çekmişti! Ve özellikle kuşlu olanına bayılmıştım =)

    

Bu arada bilmeyenler için söyleyeyim, Casita bir dekorasyon mağazası değil, bir restaurant. Ama dekorları hoşuma gittiği için avize modellerini fotoğraflamıştım :)

Nerede Bulurum?

Direkt olarak bu modellerin nerede satıldığını bilemiyorum ancak bu tarz eğlenceli tasarımları uygun fiyata; Tepe Home, Bun Design, Mudo Concept ve hatta Ikea gibi mağazalarda bulabilirsiniz.

Özellikle Bun Design'ın online mağazasına bakmak faydalı olabilir... Göz atmak isterseniz; Tıklayınız :)

4 Şubat 2013 Pazartesi

Tatlılar, Güzel Sunumlar ve 14 Şubat

Son günlerde; instagramda, pinterestde, facebookda şeker hamurundan yapılmış şirin şirin kurabiyeleri, rengarenk puf puf pastaları ve gerçekten insanın ağzını açık bırakacak şekilde tatlı sunuşları fazlasıyla görmeye başladım :)

Özellikle 14 Şubat öncesi sevgilinize, eşinize veya partnerinize güzel bir sürpriz yapmak istiyorsanız bunlar aklınızın bir köşesinde bulunsun diye sizinle de paylaşmak istedim!

Evde mütevazi bir kutlama planlıyorsanız... Veya 14 Şubat'a önem veren çiftlerdenseniz ve güzel bir hediye almak istiyorum, ama yanına da hediyeyi tamamlayıcı şirin bir şeyler düşünüyorum diyorsanız, o zaman bunlar tam sizlik benden söylemesi =)

Yeni yıl ruhunu yansıtan tatlılar, Divan'dan... 

Bu fıstıkları haftasonu bizzat Bebek Divan'da ve City's Nişantaşında bulunan Limonata'da fotoğrafladım :) Eminim 14 Şubat öncesi her iki yerde de sevgililer conceptine uygun farklı kurabiye ve tatlılar olacaktır...

Eğer gerçekten lezzetli birşeyler olsun diyorsanız o zaman tatlılara... Benim için görünüm ve verdiği mesaj önemli diyorsanız da şeker hamurundan yapılan pasta ve kurabiyelere yönelebilirsiniz...

Özel bir concepti yok, ama lezzeti 10 numara :) Denendi onaylandı... Nerede Bulurum?
Nişantaşı City's alışveriş merkezinin en üst katında yer alan Limonata'da. 

Eğer ben hiç birini hazır almak istemiyorum, tüm hediyelere kendi ruhumu ve el emeğimi katmak istiyorum diyorsanız o zaman tatlıların yanına özel mesajlarla süslediğiniz limonatalara ne dersiniz?


Özellikle artık bu tarz meşrubatları süslenmiş kavanozlar içinde, renkli pipetlerle sunmak bir hayli revaçta... Kavanozların üzerini de hayal gücünüze göre süsleyebilir ve özel mesajlarınızı da yazabilirsiniz :)



Ve tabii eğer tatlıları da kendiniz yapmak istiyorsanız aşağıdaki gibi farklı bir kurabiye kalıbı ile çalışabilir, sevgilinizin ve kendinizin isimlerini de kurabiyelerin üzerine yazabilirsiniz =)



Nerede Bulurum?

Dediğim gibi eğer hazır alacaksanız bir çok pastahane ve tatlıcıda 14 Şubat öncesi bu tarz opsiyonlarınız olacaktır. Benim fotoğrafladığım kurabiye ve cheese cake'ler Nişantaşı Limonata ve Divan Pastanesi'ndendi...

Eğer kendim yapmak istiyorum diyorsanız da kek kalıplarını, limonata bardaklarını ve kurabiye kalıplarını; Paşabahçe ve Esse gibi mutfak malzemeleri satan mağazalarda, veya online satış yapan Evmanya gibi sitelerde bulabilirsiniz...

İşte sizler için linkleri de aşağıda...

Paşabahçe'nin online mağazası. Kek ve kurabiye kalıpları. Tıklayınız :)

Evmanya'nın online mağazası. Kek ve kurabiye kalıpları. Tıklayınız :)

31 Ocak 2013 Perşembe

Güzel Gözler, Güzel Dudaklar ve İyi Bir Pozun Sırrı

 
 
 
Güzellik üzerine bir çok şey yazılıp çiziliyor...
 
Her gün mutlaka sabah akşam cildimiz temizlenecek, tonik ile sıkılaştırılacak, son adım olarak da mutlaka nemlendirici sürülecek... Günde minimumda 2.5 litre su içilecek... Güneş ışınlarının yıpratıcı etkisinden korunmak için yüksek faktörlü güneş kremleri ise tabii ki şart!
 
Bunlar ilk aklıma gelen önerilerden sadece birkaçıydı... Ama işin aslına bakacak olursak olay sadece; cildimize ve kendimize iyi bakmak ile bitmiyor bence...
 
Neden mi? İşte size sağlam bir tez... Çürütebilecek varsa buyursun gelsin :) 
 
Son aylarda İstanbul'da bir çok ünlünün de gittiği Ali Kerim Diler'e akne tedavisi için sık sık gitmeye başlamıştım. Estetik alanında baya isim yapmış ve bir çok ünlünün de tedavi için gittiği bir doktor kendisi...
 
Benim de bir dönem neredeyse her hafta randevum oluyordu, ve randevu saatimi beklerken bir çok ünlünün de kendisinin hastası olduğunu kendi gözlerimle görüyordum...
 
Ali Sunal, Şenay Akay, Bengü, Cansu Dere, Muhteşem Yüzyılın Haticesi (Selma Ergeç) müşterilerinden sadece birkaçı... 
 
Ancak bir de bunların yanısıra estetikten yüzlerinin şekli kaymış, ve gerçekten "yüzünün nuru kaçmış" diyebileceğimiz daha bir çok kişiyi de görme fırsatım olmuştu randevu kuyruğunda...
 
Yaptıkları dedikoduları ve çekiştirilen cemiyet hayatı insanlarını dinledikçe doğrusu biraz moralim bozulmuştu...
 
Kendi suratlarının haline bakmadan dergileri çevirip "Ay şekerim, geçen gün ...'yı gördüm. İyice hilkat garibesi gibi olmuş" şeklinde konuşmaları az duymamıştım... Ve tam da bu tarz bir konuşmaya şahitlik ettiğim anda, resmen kafamda şimşekler çaktı...
 
Anladım ki; bu insanlar yüzlerine kilolarca krem sürseler, saatlerini kuaförlerde geçirseler bile iflah olmayacaklardı. Çünkü insanlara sevgiyle bakmayı bilmiyorlardı...
 
Bunu kafamın bir köşesine kaydetmiştim... Çok da önemsememiştim, ama gerçekten aklımda büyük bi yer etmişti. Sanırım beni biraz da üzmüştü...
 
Dün de; her zaman stilini severek incelediğim, tarzından ilham almaya çalıştığım Audrey Hepburn hakkında internette araştırma yaparken aşağıdaki sözüne rastladım. Ve tam olarak kafamdaki düşüncelerle örtüştüğünü farkettim.
 
Audrey Hepburn bakın güzellik için ne söylüyor:

"Güzel gözler için, başkalarındaki güzelliklere bakın; güzel dudaklar için, yalnızca güzellikle dolu kelimeler sarf edin, ve güzel bir duruş için, hiç bir zaman yalnız olmadığınızı bilerek yürüyün."
 
 

Durum böyle olunca hem stilinden, hem düşüncelerinden hem de duruşundan ilham alınabilecek güzellikte olan Audrey Hepburn ile 1950 ve 1960'lı yıllarına gitmek geldi içimden.

Günümüzde de Audrey Hepburn'ün stilini feyz almak istiyorsanız, hiç korkmayın! Çünkü o gün (özellikle 50 ve 60'larda) kendisi neler giyiyor, nasıl makyaj ve saç yapıyorsa, bugün de "moda" adı altında aynılarını bulmamız mümkün aslında :)

İşte Audrey Hepburn'ün kemikleşmiş stilinden birkaç highlight:

- Kaküller...
- Kalın kaşlar...
- Siyah eyeliner ile ön plana çıkartılan gözler...
- Olabildiğine doğal ve şatafattan uzak topuzlar ve at kuyrukları...
- Eldivenler, bereler, şapkalar ve tabii ki geniş ve kalın çerçeveli güneş gözlükleri...

İşte buyrunuz, bir de kendi gözlerinizle görünüz :)






Gerçekten günümüzdeki suni güzellik kavramından çok daha farklı ve hakikatten de güzel değil mi kendisi?
 
 

22 Ocak 2013 Salı

Örgülü Saç Modelleri

Son zamanlarda örgülü saç modellerine takıldık kaldık.

Sıkıldık hep fönden, dalgalı saçlardan, bilindik topuzlardan... Durum böyle olunca farklı saç örgülerini ve örgüler kullanılarak yapılan değişik saç modellerini araştırdım :)

İster şık davetlere isterseniz de günlük kullanımda bu tarz örgüleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Uygun ortama göre seçilecek elbise ve makyaj tamamen saç modelinizi de değiştirecektir...

Umarım sizler de bu modelleri beğenir, dener ve sonra bana da fotoğraflarınızı atarsınız :)

Farklı modelleriniz varsa eğer onları da gönderirseniz, ben seve seve yayınlarım, siz de herkesle paylaşırsınız!


Bilindik bir örgü modeli aslında. Ama yüzüğü çok beğendiğim için paylaşmak istedim =)




En sevdiğim tarz, gündelik saç modellerinden biridir bu tarz fönlü ve ufak örgülü detaylar...


Çok göze batmayan, sade bir topuz istiyorsanız eğer, bu model denemeye değer! :)



Son 2 modelin nasıl yapılacağı hakkında hiç bir fikrim yok =) Bilen varsa paylaşabilir. Yada direk kuaföre gidip yaptırılabilir :)

10 Ocak 2013 Perşembe

Bir Teşekkür, Çok Şeyi Değiştirir :)

Bazen bir teşekkür çok şey ifade edebilir. Ve kalpten gelen bir teşekkür gibisi yoktur...

Mesela benim son zamanlarda özellikle çok içten bir şekilde yatıp kalkıp teşekkür ettiğim 2 insan var.

1) Yeni diş doktorum Halil Bey :)
2) Reiki öğretmenim, Tomris Hanım :)

Her ne kadar ikisiyle de hasta - doktor, öğretmen - öğrenci, ve müşteri - danışman zihniyetinde bir iletişimimiz olsa da, bazen bazı insanlar işlerini o kadar güzel yaparlar ki; kendilerine ödenen ücretlere ek olarak bir de içinizden sürekli kendilerine teşekkür etmeden duramazsınız.

Tomris Hanım'ı önümüzdeki günlerde bir daha muhtemelen (planlı olarak) göremeyeceğim. O yüzden şimdilik kendisini es geçiyorum. Ancak diş doktoruma gitmeden önce bir teşekkür hediyesi almak istiyorum. Bu konuda biraz kafam karışık doğrusu. Çünkü;

Bir doktora teşekkür hediyesi olarak ne alınabilir pek bir fikrim yok... Kafamda bir beyin fırtınası yaptığımda aşağıdaki düşünceler ve cevapları çıktı karşıma. Bakalım siz ne diyeceksiniz?


  • Güzel bir çikolata alsam? Yaşı bir hayli ileri (belki şekeri vardır), boşu boşuna diyetini bozmak istemem :)
  • Şık bir kalem alsam? Eminim milyon tane kalemi vardır.
  • Kravat, kol düğmesi? Giyim zevkini bilmiyorum. Babam da doktor, ve kendisine teşekkür için alınan bir çok bu tarz hediye vardı ve hiç birisini kullanmadı bile :(
  • Çiçek? Çok klişe, zaten solup gidecek...


Ben daha esprili ve gerçekten gördüğünde "düşünmüş" demek ki denilebilecek hediyelerden almayı seviyorum.

O yüzden daha başka bir şeyler istiyorum. Birincisi doktorum çok kibar ve deyim yerindeyse eski toprak birisi. "Şimdi ağzımızı açalım efendim. Şimdi kapatalım lütfen efendim." şeklinde konuşuyor :) İkincisi çalışırken sürekli olarak klasik müzik dinliyor :) Kendisinin iç dünyası ile ilgili olarak edindiğim izlenimler bunlar. O yüzden bu iki özellikten yola çıkarak bir hediye seçmek istiyorum :) Sizin de bir öneriniz varsa, lütfen lütfen lütfen yorum yapınız "Efenim" :)

Sonuç olarak birlikte çalıştığımız, arkadaşlık ettiğimiz, zaman geçirdiğimiz, bize değer veren, bizlere emek veren herkese bol bol teşekkür etmenin hiç bir zararı yoktur değil mi? Bunun için illa bir hediye almanız veya teşekkürünüzü insanların gözüne sokmanız da gerekmiyor. Gerçekten içten geldiğinde, emin olun ki karşınızdaki bunu anlıyor :)

Normalde olsa alanlara göre (sevgiliye teşekkür, anneye teşekkür, doktora teşekkür, öğretmene teşekkür v.b.) farklı teşekkür hediyesi önerileri sunardım, ancak bence bu tamamen sizin ve teşekkür etmek istediğiniz kişinin özellikleri, ve aranızdaki samimiyete bağlı olan bir şey. İster bir günlük spa paketi, ister bir atkı ve bere takımı, isterseniz bir kuru çiçek veya isterseniz de kendi ellerinizle yaptığınız bir kek... Artık o kadarını bilemiyorum :)

Bu vesile ile, bana da dün "teşekkür" için gönderilen bu ufaklığı sizinle paylaşmak istiyor ve tam beğeneceğim tarzda bir teşekkür hediyesi olduğu için de örnek olarak koymak istiyorum :) Kendisini o kadar beğendim ki tüm akşam bir o yana, bir bu yana çekeledim durdum =]

Karlı ve soğuk kış günleri için tedarikli gelmiş İstanbul'a :) Kırmızı atkısını da boynundan hiç çıkartmıyor efenim =)

Bir de çiçeği ve teşekkür notu vardı elleriyle tuttuğu =) 

Onun da bizler gibi, iyi bir uykuya ihtiyacı vardır, değil mi? :]
Her ne kadar reiki hocamız, reiki yapmadan önce mutlaka karşılığını alın... Bu para olur, bir hediye olur, ne olursa artık derse de :) Bazen siz öncesinden hiç bir şey talep etmeseniz de, yaptığınız reikilerin karşılığı kendiliğinden geliyor işte.

Editörün Notu: Ben özellikle çiçek gönderimi sırasında, çiçeğe eklenen bu tarz kalıcı hediye fikrini çok beğendim. Arkadaşım da; çiçek nasılsa solacak ama bu ayıcık her zaman kalacak düşüncesiyle eklemiş minişi. Çok da doğru yapmış bence :) O yüzden sizin de aklınızda olsun istedim.


8 Ocak 2013 Salı

Bu Bir Kar Yazısıdır...



Adaçayımı kaynattım...
Mumlarımı yaktım...
Müziğimi açtım...
Perdeyi araladım...
Ara ara televizyondaki gündelik ve sıradan (magazin tadındaki) haberlere
Ara ara da dışarıda, lapa lapa yağan kara bakıyorum :)

Kısacası: keyifler tıkırında...

Karlı hava "playlist"imden ilk 3 ise şöyle:

  1. Deepak Ram - A Night in Lenasia 
  2. Ayo - How Many Times?
  3. Air - All I Need
Not: Şarkıların üzerine tıklayarak, youtube'daki videolarını açabilir ve dinleyebilirsiniz :)

Herkesin sıcacık evlerinde mutlu ve huzurlu olduğunu ümit ediyor, hepinize güzelliklerden bir sepet armağan ediyorum :] 

7 Ocak 2013 Pazartesi

Paralar Paralar, Bozulmasın Aralar :)

Keyifli bir pazar sabahında aileler ve ev hanımlarını finans ve ekonomi konusunda aydınlatmayı görev edinen Özlem Denizmen'i dinleme fırsatı bulmuştum. Hemen yazımı sıcağı sıcağına yazmak istiyordum ki, araya Reiki 2 dersim girmişti :) Ama her söyleneni en ince ayrıntısına kadar kafama kazıdığım için aradan 1 tam günden fazla zaman geçmesine rağmen, Özlem Denizmen'in öğütlerinin 1 harfini dahi unutmadım. Ve siz okuyucularımla da paylaşmak istedim...

Özlem Denizmen Kimdir? 
İnternette kısaca bir araştırma yaparsanız, Özlem Hanım'ın ne kadar akıllı, yüksek enerjili ve işinin ehli biri olduğunu anında siz de anlayabilirsiniz. O yüzden reklama gerek yok. Direkt konuya girmek istiyorum...

Evlilik Hayatında Para Konusu

Konu para olunca, inanın yazıma bir giriş yapmak bile bir zor oluyor. O yüzden hap yapıp öğretileri size damardan vereceğim.

Güzel giden evliliğinizin/ilişkinizin para konuları yüzünden sallantıya girmesini veya aranızı bozmasını istemiyorsanız işte yapmanız gerekenler:


- Para konularının eşinizle birlikte şeffaf ve samimi olarak konuşun. Her ikinizin de ortak bir finansal geçmişi veya para karakteri olmayabilir. Belki sizin babanız siz çocukken çok zengindi ancak hayat bu ya bir anda iflas etti ve varlıktan yokluğa düşmenin nasıl bir şey olduğunu deneyimlemek durumunda kaldınız... Veya belki de eşiniz bolluk içinde büyüdü ve para kazanmanın zorluklarını hiç tatmadı bile... Böyle bir durumda ne yapacaksınız? Yaşananların ve hislerinizin üstünü örtmek ve saklamak yerine en güzeli her şeyi açık açık konuşmak ve birbirinizin hassas olduğu noktaları öğrenmektir. Ama bunu yaparken önemli olan, bu samimiyeti yalnızca konuşma esnasında değil, ilerleyen dönemlerde de devam ettirebilmenizdir. Karşınızdaki kişi size samimi olarak bir şey itiraf etmişse, gidip de bunu aradan belli bir süre geçtiğinde, öfkenize yenik düşüp, koz olarak kullanmanın bir alemi yok. Değil mi? O yüzden demleyin çayınızı, yumuşatın kocanızı "Şimdi seninle çok önemli bir konu konuşmak istiyorum, ama kızmak yok :)" deyin ve konuya girin...

- Çift olarak ortak hedeflerinizi belirleyin! Ortak derken illaki aynı şeyleri istemek zorunda değilsiniz. Farklı isteklerinizde mutlaka olacaktır, ancak bunlarda mutabık kaldıktan sonra, bir de ortak noktaları paylaşmak amaç... Örneğin; her ikinizin de derinden isteği birlikte bir ev almak, bir araba almak veya bir yazlık almak olabilir... Artık adını sizler koyun :) Ve bu hedefler için birlikte çalışmak, belki birlikte bir şeylerden feragat etmek, birlikte biriktirmek daha anlamlı olmaz mı? Özlem Denizmen, özellikle ortak bir hedef koyan çiftlerin evliliklerinin çok daha doyurucu ve güzel olduğunu iddia ediyor, benden söylemesi :)

- 3 ay boyunca hiç çalışmasanız ve hiç bir geliriniz olmasa, ne yaparsınız? İster evli olun, ister tek bu noktada bir ayrım yapmıyor Özlem Denizmen. Tek önerisi, bir şekilde herkesin, her çiftin, her ailenin olası bir kötü gün senaryosu için kendi gider oranları ile tutarlı olacak şekilde, 3 ay boyunca kendilerine yetecek kadar bir birikimlerinin mutlaka ama mutlaka olması gerektiğini söylüyor. İster ev kredisine girin, ister iş değiştirin, isterseniz de evlilik hazırlığı için bir çok harcama yapıyor olun... Yeter ki kendinize 3 ay boyunca yetecek kadar bir tutarı bir kenara ayırmış olun.

- Hiç bir zaman tüm yatırımlarınızı tek bir kaynağa yapmayın. Tüm uzmanların Dolar için, Euro için, altın için öngörüleri var elbette. Ancak günümüzde dünya ve ekonomi o kadar çalkantılı bir hal aldı ki; Şubat'da Euro çıkacak demek artık çok komik bir öneri gibime geliyor. Çünkü her an herşey olabilir... O yüzden eğer yatırım yapacaksanız kendinize farklı farklı yatırım araçları bulun. Bir kısmını altına, bir kısmını Euro'ya ve bir kısmını da belki faize koyun...

İşte Özlem Denizmen'in anlatımlarından benim özetlediğim en can alıcı noktalar :) Belki bir çoğumuz bunları zaten biliyoruzdur, ama para gerçekten de hassas bir konu. Bazen bildiklerini bile unutturabiliyor insana. O yüzden siz siz olun, bunları kulağınıza küpe yapın ve zayıf anlarınıza yenik düşmeyin.

Umarım öneriler hem size, hem de eşinize hayırlı olur :)