Strese dayalı olmayan bir hastalık çeşidi var mı diye kendime soruyorum ve gerçekten de bulamıyorum...
Biliyorum ki:
Akne stresden.
Kanser stresden.
Obezite stresden.
Egzemalar stresden.
Kalp krizleri stresden.
Şeker hastalığı stresden.
Uyku bozuklukları stresden.
Liste bu şekilde uzamaya devam ettikçe, insanın kendi kendine verdiği zararı başka hiçbir kimsenin veya hiç birşeyin veremediğini bir kez daha kendime hatırlatıyorum. Ve stresle başa çıkabilmenin yollarını araştırmaya başlıyorum...
Gerçekten de stresle baş edebilmenin püf noktaları var mıdır? Varsa bile en stresli anlarımızda bu püf noktaları hatırlayabilir ve uygulamaya alabilir miyiz? Nasıl daha kaliteli bir yaşam sürebilir ve her daim sağlıklı ve huzurlu kalmayı başarabiliriz?
Bu soruların cevaplarının hepsinin cevabını dün okumaya başladığım Doktor Öz ve Michael Roizen tarafından yazılmış olan You: Stress Less kitabında bulmaya başladıkça, sizlere de bu öğretileri aktarmak istedim.
1) Stresin Çok da Kötü Birşey Olmadığını Bilin!
Stres kimi zaman düşünüldüğü kadar da kötü birşey değildir. İnsanı uyanık tutar, konsantrasyonunuzu arttırır ve doğru şekilde baş edildiği taktirde aslında insanı güçlendirir de.
2) Uykunuza Dikkat Edin!
İnsan vücudunun yenilenebilmesi, fiziksel ve ruhsal olarak enerjisini toplayabilmesi için tam 8 saatlik uykuya ihtiyacı vardır. Ne daha fazla, ne de daha az. 7 değil... 10 değil...
Tam 8 saatlik uyku. Hepsi bu!
Peki daha kaliteli bir uyku için neler yapmalısınız?
- Yatak odanızda yemek yemeğin, egzersiz yapmayın veya televizyon izlemeyin. Yatak odanızın yanlızca uyumak ve birlikte olmak için size ayrılan özel bir mabed olduğunu bedeninize öğretin ve kafanıza sokun.
- Uyuma düzeninizi planlayın. Yatağa gitmeden önce diş fırçalama, bir sonraki gün giyeceğiniz elbiselerinizi ayarlama, öğlen yemeğinizi hazırlama vb. tüm işlerinizi bitirin. Bazı insanlar özellikle belirledikleri uyuma saatinden 10-15 dakika öncesinde odalarının ışıklarını karartarak nefes egzersizleri veya masaj uygulamaları yapmayı tercih ederek bunun kendilerini daha rahat bir uykuya hazırladıklarını söylüyorlar.
- Eğer gerçekten uyku probleminiz olduğunu düşünüyorsanız uyumadan önce düşük dozda melatonin kullanabilirsiniz. Veya daha doğal yollar ile yoğurt, ılık süt gibi calcium açısından güçlü besinleri tüketebilirsiniz. Ancak uyku probleminize karşın kulaktan dolma bilgiler yerine gerçekten bir uzman yardımı alarak doktorunuza danışın.
3) Yediğinize ve İçtiğiniz = Siz!
Yapılan bir çok çalışma yeme bozukluluklarının stres ve depresyon gibi nedenlerle oluşabildiğini, daha çok yemek yeme durumunda insanın kilo almasının da aynı şekilde depresyon veya stresi tetikleyebildiği söyleniyor. Dolayısıyla çok basit bir anlatımla, yeme bozuklukları ve depresyon tam bir kısır döngü. Birinden çıkmadan, öbür bozukluktan çıkmanız pek de mümkün değil.
Peki nasıl bununla başa çıkabilirsiniz?
Basit şeker tüketimini sıfıra indirin... Basit şekerler; glukoz, sucrose, maltoze, syrups gibi besinler basit şeker sınıfına giriyor. Bunları içeren gıda ürünleri ise; gofretler, şekerlemeler vb. Bu ürünlerden kesinlike uzak duruyoruz.
Acil durum besin takviyesi için yanınızda sağlıklı atıştırmalıklardan bulundurmaya özen gösterin. Sağlıklı atıştırmalıklar? Bir avuç dolusu fındık, meyve, sebze vb. Bu tarz atıştırmalıklar hem bir sonraki öğüne çılgın bir açlıkla başlamanızı engeller, hem de düşen kan şekerinizi düzenlemeye yardımcı olur.
Dışarıda yemek yerken ilk 10 dakikanın çok kritik olduğunu unutmayın ve ilk açlık hissinizle gözünüze hoş görünen ne varsa sipariş etmeyin. Kızartmalar ve bol ekmek ile yemeğe başlamaktansa, çorba daha doğru bir tercih olacaktır.
4) Hareket Edin!
Önünüze çıkan her fırsatta arabanıza atlamak yerine biraz yürümeyi deneyin! Her gün en azından yarım saatlik yürüyüşleri hayatınızın bir parçası haline getirmeye çalışın.
Gün içinde, çalışırken veya televizyon izlerken bile olsa basit kol, boyun, bacak ve bel egzersizleri ile eklemlerinizi çalıştırmaya özen gösterin.
Yüzyıllardan beri günümüze gelen Yoga'yı bir deneyin. Bunun dışında uzmanların en çok önerdiği sporlar; yüzme ve bisiklet. Unutmayın ki spor ve egzersiz vücudunuzdan toksinlerin atılmasında ve mutluluk hormonunu olan endorfinin salgılanmasında destek olur.
5) Sevgilinize ve Arkadaşlarınıza Zaman Ayırın
Sosyalleşmek insanın doğasının bir bütünüdür. Sosyalleşmeyen insan ise mutsuzluğa ve strese maruz kalır.
Bu yüzden sevgilinize her gün farklı ve daha iyi birşey yapın. Basit sürprizler, onu düşündüğünüzü ve değer verdiğinizi gösteren bir söz ve hatta basit bir yemek bile hem sizi hem de onu mutlu edecektir. Bu gibi konularda lütfen cömert davranın ve lütfen herşeyi maddi olanaksızlıklara bağlamayın. Çünkü düşünceli olmak ve bu tarz sevgi gösterileri yapabilmek için paraya ihtiyacınız yok. Lütfen bu bahanenin arkasına saklanmayın...
Geri bildirim yapmaya ve almaya hazır olun. Bir çok ilişki, açık olmak yerine halının altına süpürülen çerçöp yüzünden ilerleyen zamanlarda yıpranmaya yüz tutuyor. Dolayısıyla karşınızdaki kişinin sevdiğiniz veya sevmediğiniz özelliklerini uygun bir dille lütfen kendisine iletin. Ancak bunu lütfen sadece olumsuz yönleri için değil, beğendiniz tarafları için de yapmayı unutmayın. Partneriniz size karşı olumsuz bir geri bildirimde bulunduğunda hemen savunmaya geçmek yerine onu anlamaya çalışın. Tam olarak böyle düşünmesine sebep olan durumlar hakkında spesifik örnekler vermesini isteyin. Ve lütfen bu konuda bir şekilde aksiyon almaya hazırlıklı olun.
You Stress Less kitabının 39. sayfasına geldiğimde, kendim için önemli gördüğüm stresle baş edebilme metodolojilerini bu şekilde çıkarttım...
Anladığım kadarıyla stresle mücadele ancak hayata bakış açınızı ve yaşam tarzınızı değiştirerek hallolabilecek bir şey. Dolayısıyla kendinize bir iyilik yapmak, daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmek istiyorsanız bir şekilde hayatınızın kontrolünü kendi ellerinize alın ve bu püf noktaları kulağınıza küpe yapın :)
Herkese çok çok güzel bir haftasonu diliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder