Herşey bir gün iş yerinden arkadaşım Cihan'ın "Ben blogunda köşe yazarı olabilir miyim?" sorusu ile başladı. Düşündük, taşındık bir türlü kendisine uygun ve aynı zamanda kadınlara da bir şekilde dokunacak bir konu üzerinde uzlaşamadık...
Durum böyle olunca ben de "O zaman sana kadın-erkek ilişkileri üzerine en çarpıcı soruları sorayım, kabul mü?" dedim. Kendisi de sanırım demeç vermeye dünden razıymış :) ki hemen kabul etti... Daha sonra sorular geldikçe, bir başka beyefendinin daha konuya olan ilgisi arttı, ve o da röportaj vermek istediğini söyledi =) Son derece spontane bir şekilde, aklıma gelen en aykırı soruları tüm meraklı okuyucularım için sordum!
Kağan: Gerçekten sert bir
soruyla başladık, aslında 20’lerimin başlarında olsam bu soruya vereceğim cevap
tamamen farklı olurdu. Gerçek aşkın sihirli olduğuna çoğu kültürel ve düşünce
farklılığını ortadan kaldıracağına inanmakla birlikte; sosyal ortamın ve
hayatın aslında hepimize olan baskısının, aşkı, aile hayatını, tercihlerinizi
ne kadar etkilediği de bilinen bir nokta. Sonuç olarak böyle bir durumda galiba
kendimde, tüm hayatımı etkilemesi, çok sayıda kişinin karşımda duracağı veya
daha içe kapanık bir yaşam süreceğim korkularıyla çok ileri gidecek gücü
bulamazdım.
Bir çok konuda
karşımdakini değiştirme düşüncesini sevmememe rağmen bu konuda biraz bunu
deneyip eğer olmuyorsa pes demek en doğrusu benim için. Aslında “kapalı”
sözcüğü burada kilit nokta biraz da bunu değiştirmeye çalışarak ancak
karşımdakinin muhafazakarlığını etkilemeyerek bir çözüm yolu arardım. Ama bu
soruya 10 yıl önce çok farklı cevap verebilirdim.
Merve: Bir
de soruya farklı bir boyuttan bakalım. Çok modern, güzel ve yeri geldiğinde
açık giyinmeyi seven sevgilinizle, uzun süreli bir ilişkiniz var. Her şeyiniz
muhteşem uyuşuyor. Arkadaşlarınız ve aileniz de “evlilik yakındır” diye
düşünmeye başlıyorlar. Ama sonra birden bir de bakıyorsunuz ki hayat görüşü
gittikçe sizinkine ters düşmeye başlıyor. Giyimi değişiyor, hareketleri değişiyor ve sizin hayat görüşünüzü de kendininkine uydurmaya çalışıyor.
Belki kapanıyor, ve sizden de artık içkiyi bırakmanızı talep ediyor. Böyle bir
durumda ne yaparsınız?
Cihan: İlişkilerde yapılan
en büyük yanlıştan birisi bence. Karşınızdakini kendinize benzetmeye çalışmak..
Öncelikle karşınızdakinin doğal halinden, yaşam tarzından,
oturmasından-kalkmasından, giyiminden veya konuşmasından rahatsız oluyorsanız
birlikte olmazsınız. Diyelim ki örnekteki gibi tek taraflı olarak sonradan
değişme kararını aldı sevgilim, ben onu hala seviyorsam veya o hala beni
seviyorsa ilişki devam eder. Gerektiğinde tabiiki birbirimize doğru
düşündüklerimizi anlatmak ve teşvik etmek gereklidir ancak bu zorlama ile veya
baskı yaparak olmamalı.
Kağan: Sıkıntı çok büyüdü şimdi,
biraz sert çıkardım başta “Hayda nerden çıkıyor bunlar derdim içimden ama”
aslında karşındakini değiştirmeye çalışmak yani ilişkideki özgürlük
paradoksuna geliyor sonuç, burada değiştirilmeye çalışılan ben oluyorum ve
galiba fazla törpüleneceğimi düşünmüyorum. Belki bazı psikolojik destek turları
ve sebep araştırmaları sonucunda ışık görünmüyorsa yine maalesef bu iş te
olumsuz yöne gidecek gibi görünüyor. Ama kendimi kötü hissettim sürekli kesip
atmalı cevaplar veriyorum, ilerde bana göre sorular yok mu?
Merve: Görücü
usulü evliliğe nasıl bakıyorsunuz? Günümüzde ilişkilerin olabildiğince hızla
tüketildiği bir dönemde, görücü usulü evlilikler, kutsal aile müessesesini
kurtarabilir mi dersiniz?
Cihan: Kimin “gör”düğü
önemli demek istiyorum J Şaka bir yana insanların uyuşması çok önemli, bu sebeple
birbirlerini tanımalılar ama tanıma periyodu çok fazla uzamamalı. Evlenmek
istediğin kızı anında anlarsın çünkü.
Kağan: Aslında artık daha yoğun,
yorgun ve özellikle yalnız hayatlar yaşıyoruz eskiye göre, görücü usulü kim ne
derse desin belki de çoğumuzun anne babalarını birleştiren daha uzun sürmesi psikolojik
olarak garanti edilmiş evlilikleri sunan bir kavram. Benim görüşüme gelirsek
aslında kendi şansımı oluşturmak daha heyecanlı bir olgu, ama hangi yalnız
erkek bir kıza aa arkadaşın güzelmişJ veya hangi yalnız arkadaşı
olan kız, bir erkeğe şu arkadaşım da çok güzel baksana resimlerine gibi
diyaloglar kurmuyor. Sadece biraz farklı bir görücü usulü olmaya başladı hayat,
filmlerdeki hikayelerle tanışmaları saymazsak.
Merve: Kendinizden
yaşça büyük biriyle birlikte olmaya, evlenmeye nasıl bakıyorsunuz? Daha önce
hiç böyle bir ilişki yaşadınız mı? Eğer yaşadıysanız, ne gibi zorluklarla
karşılaştınız?
Cihan: J Bu tarz bir ilişkim oldu evet. Ama ciddi bir ilişki
değildi, bu sebeple zorluk yaşamadım hatta bana hayat tecrübelerini aktardı,
iyi oldu. Evleneceğim kızın benden yaşça küçük olmasını tercih ederim ama hayat
bu herşey olabilir, Adriana Lima gelirse hayır demem kesinlikle J
Kağan: Kendimden yaşça birlikte olan birisi ile ilişkim oldu ama en fazla 3-4 yaş çok yanlış algılama sakın. Ancak bu yaş farklarında bile farklı bakış açıları olduğunu hissedebiliyorsunuz, psikolojik olarak iki tarafın da çok güçlü olması, bunu kabullenebilmesi ve tüm çevrelerine kabul ettirebilmesi gibi süreçlerden geçmek gerekiyor, bir kişi yeterli güçte değilse maalesef sonu hüsran oluyor bu ilişkilerin devamında. Evlenme konusuna ise kesinlikle sıcak bakmıyorum, hem fizyolojik hem de zihinsel olarak ilk 10 yılı çok iyi geçecek olsa bile ilerleyen dönemlerde çok sıkıntılı zamanlar yaşanması muhtemel. Bir büyüğümün formülü var en ideal evlenme yaşı erkeğin yaşının yarısı artı 8 + 9 yaştır diyeJ buna ben de inanıyorumJ
Merve: Bir
Cumartesi akşamı koltukta yayılmış, sevgilinizle birlikte film izliyorsunuz. Ve
bir anda gerçekten de hiç alakanızın olmadığı bir kızdan, size sevgilinizin
kıskançlık krizine girmesine sebep verecek bir mesaj geliyor. Tartışma bir anda
büyüyor, ve olay artık size gelen mesajdan çıkıp bambaşka yerlere gidiyor. Kaç
yıl önceki defterler tekrardan açılmaya başlıyor… Bu anda kendi sinirine yenik
düşen sevgiliniz, bir anda size hıncından tokat atıyor. Ne yaparsınız?
Cihan: Hırçın kızlar hoşuma
gidebilir ama şiddete karşıyım. Bu yüzden “Eline sağlık hayatım tekrar vur
lütfen” demem tabiki J Bunu neden yaptığını sorgularım “güzel bir şekilde”.
Bunu tekrar yapmaması için de ikazlarım olacaktır elbette..
Kağan: Yapısal olarak karşımdakine sesimi bile yükseltmediğimi düşünürsen bu tokat olayı benim için büyük bir aşamadır, tabi ki affedilebilir ama bir akrep olarak benim için bu kabul edilemez bir intikam ve kin duygusunu beraberinde getirecektir. İşleri çok zorlaştıracağı kesin ama sevgililer arasındaki bu olayda sevmek ve sevilmek bu küçük anın yaralarını sarabilir.
Merve: Bir
de bu soruyu, arkadaşlarınız arasında yediğiniz bir tokat olarak değiştirsek,
sizin cevabınızda bir değişiklik olur muydu? Sizce toplum içinde yaşanan
tatsızlıkların silinmesi daha mı güç oluyor? Yoksa sevgili arasında kalan
tatsız ve çirkin olayları unutmak daha mı kolay dersiniz?
Cihan: Bu bizim ilişkimiz
açısından hiç de iyi olmamış J Arkadaşlarımın arasında
olması evet olayı çirkinleştiriyor ne yazık ki. Herkesin aşırılık yaptığı anları
olabilir ama kendimizi kontrol etmemiz lazım. Bu şekilde davranırsa benim
tepkimi de göze almış demektir..
Kağan: Arkadaşlarım arasında atılan tokat olayı farklı noktalara götürür, kendinde sosyal ortamda bunu yapabilme gücünü bulan birisi ile ilgili düşüncelerim çok olumsuz olacaktır. Toplulukta öfke kontrolü çok önemli bir insan özelliği bunun kaybedilmesi ve ilerde bu olayların yaşanması korkuları bu işi fazla uzatmamaya neden olacaktır benim için. Bu arada böyle bir olay olmadı amaa zaten benm yapacaklarım sonunda o da beni terkedip gidecektirJ karşımdakinin vay halineJ
Merve: Sevgilinizin
maddi durumu sizinkiyle kıyaslanamayacak derece iyi diyelim. Ve sizler evlilik
hazırlıklarına başladınız. Bir anda sevgiliniz “Annemler bize bir ev almayı teklif
ettiler” dedi. Bu durumda nasıl bir yaklaşım sergilersiniz? Sizce evliliklerde
ailenin reisi erkek mi olmalı? Kadınların maddi açıdan daha güçlü olduğu
evliliklerde erkeklerin ezilme ihtimali var mıdır?
Cihan: Türk erkeğine
sorarsan tabii ki ailenin reisi benim der, son sözü ben söylerim der, ama son söz
“tamam hayatım” olur çoğu zaman J Ben ilişkilerde senin paran
benim param olursa mutlu olunabileceğini düşünmüyorum bu her iki taraf için de
geçerli.
Kağan: Kişisine göre çok değişken bir soru bunu kaldırabilecek kızlar var ama bunu kullanabilecek kız sayısı da az değil. Erkek olarak karşımdaki kişinin ailesinin kızlarını iyi yaşaması için çaba göstermesine itirazım olamaz, ama kötüye kullanılan bir küçük söz veya olay yine maalesef olayı bitirir benim açımdan. İki gönül bir olunca samanlık seyran olur tarzı ilişkiler ve evliliklerde el ele çabayla bazı hedeflere ulaşma, daha yaşama zevki verecektir vermez mi insana.
Merve: Sevgilinizle
aynı sosyal ortamları paylaşıyor olmanıza rağmen, son haftalarda sık sık alkol
veya madde tutkusu sebebiyle sizden kopmaya başladığını ve uyuşturucu/alkol
tüketebildiği daha rahat ortamlarda tek başına takılmayı tercih ettiğini
gözlemlediniz. Bu durumda yaklaşımınız nasıl olurdu?
Cihan: Sevdiğim kızdan bahsediyoruz
değil mi? Aşıksam ve başka birisini görmüyorsa gözüm, onun yanında olmak için
gereken herşeyi yaparım. Onu bu hayattan sıyırıp evinin kadını çocuklarının
anası yaparım J
Kağan: Yaklaşımım biraz sert olurdu bu noktada, hatta evden çıkmasına bile izin vermeyebilirim, biraz özğürlük çelişkisi oluyor diğer cevaplarım ile ama, dalgalı bir şekilde yaşayan insanlar için standardı bozmak gerekiyor. Olayın kök sebebini konuştuktan sonra eğer ciddi bir sebebi yoksa, alkol konusu daha rahat aşılabilir ama uyuşturucu konusunda uyarma ve tedavi konusunda kısa bir zamanda aksiyon alınmazsa onu yeni hayatı ile başbaşa bırakmak kalıyor son çare.
Merve: Long-distance
relationshiplere bakış açınız nedir? Sizce gerçekten de gözden uzak olan,
gönülden de uzak oluyor mu? Eğer bu şekilde bir ilişki yaşadıysanız
karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi? Bunları aşmak için uzak mesafeli
ilişkileri olan okuyucularımıza neler önerirsiniz?
Cihan: Arada mesafe olunca
çok da ilişki olmuyor. Birlikte hareket edemiyorsunuz. Sinema, yemek, eğlence
hayatında çoğunlukla yalnız takılıyorsunuz ve bir süre sonra aranızdaki
duygular unutuluyor. Bu tarz ilişkilerim oldu, hatta ilişkilerim çoğu bu
şekilde idi. Dönüp baktığımda neden acaba diye düşündüğümde oldu J
Sanırım Turistik bir memlekette büyüyünce bu tarz sorunlar yaşıyorsunuz.
Kağan: Aynen
gözden uzak, gönülden de uzak oluyor, 6 ay kritik bir nokta burda, bu zamandan
sonra karşınızdaki insan farklılaşıyor, farklı şeyler yapıp, farklı şeylerden
hoşlanıyor, ne kadar güçlü bir bağ olsa da sosyal ortamlar birbirinden
bağımsızlaşıyor. Genç okuyuclarına önerim 25’lere kadar bu ilişkilerden sonuç
almaları ve uzaklığı aşmaları, çevremde farklı ülkelerden, şehirlerden
birliktelikler var ama başarı oranı belki onda birdir. Bu arada ben de
başarısızlardanım. Bu konunun başarıya ulaşması güçlü karakterlere sahip iki
kişinin hayattaki birçok şeyden vazgeçmesi ile mümkün sadece.
Merve: Çok
iyi giden, %100 olmasa da %80 uyuştuğunuz bir sevgiliniz var. Yaklaşık 3 yıldır
da birliktesiniz. “Sevgilimi ciğerim kadar iyi tanırım” diyorsunuz, ama sonra
bir gün sizinle ciddi bir şey konuşmak istediğini söylüyor. Ve o da ne?! “Benim
cinsel tercihim değişmeye başladı sevgilim, kendimde bi-seksüel bir eğilim
olduğunu hissetmeye başladım. Ve bunu da bilmen gerektiğine inanıyorum” dedi.
Böyle bir durumda tepkiniz ne olur?
Cihan: J Kötü bir şey mi onu düşünüyorum şunda J
Yani bilemedim gerçekten; “nasıl devam edilir?”, “kimden hoşlanmış da böyle
düşünmüş?” bunları konuşmak lazım bence..
Kağan: Güzel
soruyu sonlara saklamışsın, önce kız arkadaşlarında da onun gibi bi-seksüel
eğilim var mı sorusunu sorarımJ hangi erkeğin aklında
yoktur ki zaten bu. Gerçeğe gelirsek kızdırıcı bir soru aslında farklı
boyutları olabilir bu konununJ Ama sonuçta sevgilinin aşkla bir
başkasını öpmesi söz konusu olduğunda öpülenin kız ve erkek olmasında ne fark
var ki.