Düşünüyorum da, 29 yıllık hayatımda en çok ne zaman
öğrendim, en çok ne zaman büyüdüm, en çok kendime ne zaman bir şeyler kattım
diye… Sanırım en çok zorlandığım, en çok üzüldüğüm, en çok “işte şimdi yıkıldım”
dediğim zamanlardan sonra, daha da güçlü bir şekilde kalktım ayağa.
Her günüm güllük gülistanlık geçmedi tabii, tıpkı herkes
gibi. Benim de sabahlara kadar ağlamaktan uyuyamadığım gecelerim oldu... Benim
de kalbimin çok kırıldığı, ayakta durmakta zorlandığım zamanlarım oldu, tıpkı
herkes gibi… Ama bir şekilde geçti işte… Belki biraz acısı ve tortusu kaldı ama
sonuçta geçti işte.
Çünkü hayat böyle...
Yavaş yavaş da olsa, zor da olsa; insan dediğin her şeye,
her koşula, her acıya, her yokluğa, her zorluğa alışıyor.
Biliyorum, gene böyle çalkantılı bir dönemden geçiyorum. Ve bu
seferi de biraz daha büyümüş, biraz daha hayatın gerçeklerini anlamış bir
şekilde atlatacağım.
Şu anda 29’umdayım ve cebimde şu ana kadar yaşadıklarım; dostluklarım,
mutluluklarım, keyiflerim, acılarım, hayal kırıklıklarım, arkadan vurulmuşluklarım,
destek olunmuşluklarım ve daha niceleri var. Kim bilir ki 59’umda, 79’umda
neler göreceğim, neler yaşamış olacağım. Hiç yaşamadığım mutlulukların da
ötesinde, hiç yaşamadığım acıların da ötesinde şeyler de olabilir, kim
bilebilir ki…
Ama her ne olursa olsun, hayat yaşamaya, öğrenmeye ve
şükretmeye değer…